Bugün İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 50. yılı. Ne yazık ki hem dünyada, hem de özel olarak Türkiye’de hemen her gün LGBTİ+’lara yönelik insan hakları ihlalleriyle karşılaşıyoruz.
Bildirgenin 1. Maddesi’nde “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar” denmesine rağmen, Türkiye’de hemen her gün bu maddeyi ihlal eden, ayırımcı ve ötekileştirici nefret söylemleriyle karşılaşıyoruz. Devletin kişi hak ve özgürlüklerini korumakla görevli kurumlarının en üst düzey yöneticileri dahi LGBTİ+’ları doğal olmayan bir durum, bir sapkınlık ve sapıklık olarak damgalıyor, hedef gösteriyor.
Türkiye’de yürürlükteki mevzuatın içinde cinsel yönelimi de koruma altına alan tek kanun olan 6284 numaralı kanun, yani İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi için yoğun bir kampanya yürütülüyor. Bu kanunun LGBTİ+’ları desteklediği, bunun aile kurumunu parçalayacağı, böylece toplumun temellerinin sarsılacağı anlatılarak, evlatlarımız bir kez daha hedef gösteriliyor.
Bütün bu hedef göstermeler, nefret söylemleri, bize ayrımcılık, ötekileştirme ve şiddet olarak geri dönüyor. LGBTİ+’lar okulda, işyerinde, sokakta, hayatın her alanında ruhsal ve fiziksel şiddete maruz kalıyor. Bu şiddet ölümle dahi sonuçlanabiliyor.
LGBTİ+’ların anneleri, babaları, kardeşleri ve akrabaları olarak örgütlenen bizler, bütün insanların özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğduğuna yürekten inanıyoruz. Bu en temel haklardan çocuklarımızın da yararlanması, ötekileştirmenin, ayrımcılığın, nefretin ve şiddetin son bulması için bir araya geliyor, örgütleniyor ve mücadele ediyoruz. Evlatları LGBTİ+ olan herkesi başka bir aile mümkün diyerek bize katılmaya, örgütlenmeye davet ediyoruz.
Gökkuşağının altındaki dünyada özgürce yaşamak her insanın hakkı!
Akdeniz Antalya LGBTI+ Aileleri Grubu
Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği
Denizli LGBTİ+ Aileleri Grubu
İzmir LGBTİ+ Aileleri Grubu
LİSTAG LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği
LGBTİ+’ların aileleri olarak, son günlerde bazı akademik çevrelerde yaşanan tartışmaları üzüntüyle takip ediyoruz. Tartışma bilimin itici gücü ve olmazsa olmazıdır; ancak trans kadınların kadınlığının sorgulanması noktasına kadar gelen söylemler, trans kadınların açılmalarından önceki dönemde, içinde yaşadığımız ataerkil toplumun aynı kaynaktan beslenen aileleri tarafından birer “erkek” olarak pohpohlanmalarından ötürü, içlerinde daima bir parça “erkeklik” taşıyacakları anlamına gelebilecek ifadeler, bizi bu açıklamayı yapmaya zorladı.
LGBTİ+’ların aileleri olarak şüphesiz biz bu toplumun bir parçasıyız, istisnalarımız dışında cinsiyeti erkek olarak tayin edilmiş çocuklarımızı pohpohlayarak büyüttük, ev işleri yaptırmadık, “göster evladım pipini amcalarına” dedik, belki yemeğin daha iyi kısmını onlara verdik, hareketlerine daha anlayışlı yaklaştık, ona kız kardeşlerine göre daha farklı olduğunu hissettirdik.
Fakat bütün bunlar erkek sandığımız, ancak gerçekte bir kadın olan çocuğumuzu mutlu mu etti? Onu gerçekten pohpohladık mı? Onu gerçekten ayrıcalıklı hissettirdik mi? Onu yetiştirme şeklimiz, içinde bir parça dahi olsa “erkeklik ayrıcalığı” bıraktı mı?
Bunun böyle olmadığını, hatta tam aksi durumun söz konusu olduğunu, en iyi biz biliyoruz.
Trans çocuklarımız, durumlarının farkına tahmin edilenden çok daha küçük yaşlarda varıyorlar. 1,5 – 2 yaşındayken bile kendisine biçilen toplumsal cinsiyet rolünden farklı davranışlar sergilemeye çalışan trans çocuklarımız var. Ya da daha büyük yaşlarda, için için kadın olduğunu bilen, bir kadın muamelesi görmeyi isteyen, kendisi de bir kadın gibi davranmayı isteyen çocuğumuza gösterdiğimiz “erkek ayrıcalığı”, onu mutlu mu ediyordu sanıyorsunuz?
Bilakis, kendisini bir “erkek” olarak her pohpohlayışımız, her ayrıcalıklı davranışımız, çocuğumuzu üzmekten, derin, tarifsiz acılar çekmesine neden olmaktan başka bir etki yaratmıyor. Diğer “kızlar” gibi muamele görmek, onlar gibi giyinmek, onların oyuncaklarıyla oynamak isterken, ellerine tutuşturulan silahları bir kenara atıp bebekleri aldıklarında “bırak onu, sen erkeksin” diye azarlanmak, hayır, bunlar çocuklarımızı mutlu etmiyor, aksine, acılarını daha da derinleştiriyor.
Çocuklarımız bu yüzden içine kapanıyor, misafir gelince odasına çekiliyor, fotoğraf çektirmek istemiyor, farklı ve öteki olmanın çelişkilerini iliklerine kadar hissediyor.
Bugüne kadar LGBTİ+ ailelerin pek görünür olmaması, ulaşılmakta zorluk çekilmesi, ulaşılanların da bu konuda açık olmakta güçlük çekmeleri, belki de bu konuda yapılan akademik çalışmalarda eksikliklerin, hatalı sonuçlara ulaşmanın bir nedeni oldu. Ancak artık durum değişiyor. LGBTİ+’ların aileleri giderek daha fazla örgütleniyor, görünür oluyor, çocuklarının yanında olduklarını yüksek sesle dile getiriyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Denizli, Antalya’da örgütlü aile grupları var ve bu sayı giderek artıyor.
LGBTİ+’ların aileleri olarak, başka bir aile mümkün, biz buradayız, bizi ve çocuklarımızı dinlemenin vakti geldi diyoruz.
Bu çağrımıza kulak verilmesini diliyor, homofobi ve transfobiyle mücadeleyi yükseltme çağrımızı bir kez de buradan yineliyor, LGBTİ+’ların ailelerini örgütlenmeye ve daha güzel bir dünya için mücadele etmeye davet ediyoruz.
Ankara Gökkuşağı Aile Grubu
Antalya Akdeniz Aile Grubu
Denizli LGBTİ+ Aileleri Grubu
İzmir LGBTİ+ Aile Grubu
LİSTAG LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği