Dayanışma Yemeği: Esmeray ve Yönetmen Can Candan’laydık

1 Nisan Gecesi gerçekleştirdiğimiz Dayanışma Yemeği’nde TİP vekil adayı trans aktivist Esmeray ve Benim Çocuğum belgeselinin yönetmeni Can Candan’la bir araya gelerek özlem giderdik.

Yemekli toplantımızdan bir fotoğraf. Belgeselimizin yönetmeni Can Candan ve TİP vekil adayı trans aktivist Esmeray ile birlikte.

Geçtiğimiz gece (1 Nisan 2023), uzun bir aradan sonra bir dayanışma yemeği düzenledik. Bu geceyi çok özel kılan şeyler vardı. Hem ailelerimiz hem de çok değerli konuklarımızla bir araya geldik. TİP vekil adayı ve trans aktivist Esmeray, bizimle birlikteydi ve çok değerli bilgiler paylaştı. Benim Çocuğum belgeselimizin yönetmeni Can Candan da bu özel gecede bizlerle birlikteydi ve bizi çok mutlu etti.

Gece, yemeklerimiz ve sohbetlerimiz kadar önemli konuklarımızla da kalbimizden geçenleri, açık yüreklilikle paylaştık. Ailelerimizin yanı sıra, toplantıya katılan herkesin desteği ve katkısı büyük önem taşıyor. Bu dayanışma yemeği de öncekiler gibi bizim için çok özel ve unutulmazdı.

LİSTAG olarak, ailelerimizin yanı sıra, LGBTİ+ bireylerin haklarına ve mücadelesine de destek vermeyi amaçlıyoruz. Bu amaç doğrultusunda, yemekli toplantılarımız gibi birçok etkinlik düzenliyor ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu mücadelemizde, toplumun her kesiminden insanların desteğine ihtiyacımız var.

Bu tür dayanışma yemeği gibi toplantılar, bu mücadeleye katkıda bulunmak adına çok önemli. Bu amaçla bizler, LGBTİ+ çocukları ya da yakınları olan aileler olarak biraraya geliyoruz. Bizler birbirimize destek oluyoruz ve dayanışmada bulunuyoruz. LİSTAG olarak da herkesi bu mücadelede yanımızda olmaya, destek vermeye ve farkındalık yaratmaya davet ediyoruz.

Anayasa teklifi ailelerimize zarar veriyor!

Ailenin yeniden tanımlandığı anayasa değişikliği teklifi ailelerimize zarar veriyor!

Bizler, tam da yasa teklifinde belirtilen evlilik birliğinin bir erkek ve bir kadından oluştuğu aileleriz.

Bizler, aynı zamanda çocukları eşcinsel, biseksüel, trans, interseks hatta kalıplara sığmayan cinsel yönelim ve/veya kimliklere sahip çocukları olan ANNELER ve BABALARIZ.

LGBTİ+ çocuklarımızın yanı sıra LGBTİ+ olmayan çocuklarımız da var ve tüm çocuklarımızı koşulsuz seviyor, onları şu veya bu nedenden dolayı ailemizden dışlayıp uzaklaştırmıyor; hepsini kucaklayan, kapsayan bir ailenin ve toplumun mücadelesini veriyoruz.

İktidarin TBMM Başkanlığı’na sunduğu ailenin yeniden tanımlandığı anayasa değişikliği teklifi ailelerimize zarar veriyor. Sadece ailelerimizi değil çağdaş, aydınlık bir Türkiye’nin teminatı olan gençlerimizi “aile” kavramından uzaklaştırıyor, “Aileniz buysa eğer biz böyle bir aile olmak istemiyoruz” noktasına getiriyor. Bunu nereden mi biliyoruz? Çünkü artık LGBTİ+ olmayan çocuklarımız, gençlerimiz de LGBTİ+ kardeşlerine yapılan haksızlıklara dayanamıyor, “aile” kavramı altında yaptığınız dayatmalar yüzünden kendileri için de yaşanabilir bir gelecek, yaşanabilir bir Türkiye göremiyorlar.

Aile sadece kadın ve erkeğin evlilik birliğinden oluşmaz. Birbirini seven, birbirine değer veren, “iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta” birbirinin yanında durmaya akdetmiş insanlardan oluşur. Devletin görevi vatandaşlarının mutluluğunu sağlamak, mutlu oldukları bir ülkede yaşamanın gerekli düzenlemelerini yapmaktır. Aile tanımını hukuksal müdahalelerle daraltıp, toplum sözleşmesini bozmak ve ülkeyi yaşanmaz hale getirmek değildir.

Aile normatif düzenlemelerle, kanunlarla korunmaz. Medeni Kanun’da zaten “erkekle kadın arasında” tanımlanan aile birliğini, iktidarin anayasada yeniden tanımlamak için verdiği teklif aileyi korumuyor, aksine ailelerimize zarar veriyor, Türkiye’nin geleceğine bir pranga daha takıyor.

Meclisteki tüm milletvekillerine sesleniyoruz;

Gerçekten aileyi korumak istiyorsanız eğer, mecliste bugün hepimizin ailelerini tehdit eden derin yoksulluk, uyuşturucu, çocuk istismarı, aile içi şiddet için verilen soru ve araştırma önergelerine destek vermek için elinizi kaldırın!

LGBTİ+ çocuklarımıza dokunmayın, LGBTİ+ çocuklarımızı günah keçisi yapmayın!

İlgili partiler tarafından verilen anayasa teklifinin açıklamasında LGBTİ+ çocuklarımızı “sapkın” olarak niteleyen ve LGBTİ+ları aile dışında bırakan anlayış, ailede eşitlik ilkesini bozarak, LGBTİ+ gençlerin bundan sonra göreceği şiddetin, geçmişte örnekleri görülen aile içinde yaşanacak cinayetlerin önünü açmaktadır.

LGBTİ+lar Hepimizin Ailesi!

LGBTİ+lar, bizim çocuklarımız, sizin arkadaşlarınız, komşularınız, bakkalınız, doktorunuz, avukatınız, öğretmeniniz, öğrenciniz, işçiniz hatta vekiliniz, yüzyıllar boyunca birlikte yaşadığımız insanlar, dostlarımız, yurttaşlarımız, kültürümüz, tarihimiz.

Çünkü söz konusu olan; bizim çocuklarımız, bizim ailelerimiz, bizim geleceğimiz!

LGBTİ+ların evlenmesinden korkuyorsanız, kendi içinizdeki korkuları sorgulayın.

Ailenin bozulmasından korkuyorsanız, içinde yaşadığımız karanlığı sorgulayın.

Çocuklarımıza ve ailelerimize değer veriyorsanız, toplumsal barış için bu tasarıya HAYIR deyin!


Akdeniz Antalya Aileleri Grubu
Denizli LGBTİ+ Aileleri Grubu
GALADER- Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği
İzmir LGBTİ+ Aileleri Grubu
LİSTAG- LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği

Mecliste yer alan tüm siyasi partilere sesleniyoruz: ÇAĞIRIN, ANLATALIM!

Bir kez daha LGBTI+ çocuklarımız bağlamında adımız anıldı.

Biz kim miyiz?

Biz LGBTİ+ aileleriyiz; ebeveynleri, kardeşleri, akrabalarıyız.

Herkes bizim hakkımızda, çocuklarımız hakkında konuşuyor.

Bize “güçsüz aile” yakıştırmaları yapılıyor, aile olarak bile görülmüyoruz.

Çocuklarımıza “sapkın” ithamlarında bulunuluyor.

Tüm bunlar olurken bizim sesimiz duyulmuyor.

ÇAĞIRIN, ANLATALIM!

Meclis çatısı altında bir kez de biz anlatalım:

Aile olmak nedir, LGBTİ+ ailesi olmak nedir, çocuklar nasıl karşılıksız sevilir…

Bir kez de bizden dinleyin!

Hep bizi suçlayanları, ötekileştirenleri, dışlayanları duyuyorsunuz.

ÇAĞIRIN, ANLATALIM!

Mecliste yer alan siyasi partilere sesleniyoruz:

Bu ülkenin yurttaşları olarak mecliste sesimizin yükselmesini sağlayın.

Kendimizi, çocuklarımızı anlatalım.

Sesimizi duyun, duyurun!

Bekliyoruz ve hazırız anlatmaya…

ÇAĞIRIN, ANLATALIM!

Akdeniz Antalya Aile Grubu

Denizli LGBTİ+ Aileleri Grubu

GALADER- Ankara Aileleri Derneği

İzmir LGBTİ+ Aileleri Grubu

LİSTAG- LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği

Binbir Belgesel Söyleşileri- Benim Çocuğum

Belgesel Sinemacılar Birliği’nin ‘1001 Belgesel’ gösterimleri
kapsamında #BenimÇocuğum film ekibi ve LİSTAG ebeveynlerinin katılımıyla gerçekleşen söyleşiyi kaçırmadınız:

Belgesel Sinemacılar Birliği’nin ‘1001 Belgesel’ gösterimleri Onur Haftası’nda Can Candan’ın yönettiği #BenimÇocuğum (2013) ile devam ediyor. Film ekibi ve LİSTAG ebeveynlerinin katılımıyla gerçekleştirilecek söyleşi 27 Haziran 21:00’de @belgeselsinema
YouTube kanalında.

Çocuğumun Kokusu Hiç Değişmez

IMG_2522.JPG

Çocuğumun Kokusu Hiç Değişmez

Her şey yaklaşık 5 yıl önce çocuğumun cinsel yönelimini / cinsiyet kimliğini öğrendiğim zaman başladı. Doğulu bir aileden geliyorum. İstanbul’da büyüdüm. 17 yaşında evlenip 18’imde anne oldum. Kız ya da erkek çocuk isteğim yoktu, sanırım sadece bir çocuğum olsun istedim. Çocuğum 2.5 yaşındayken eşimden ayrıldım. Ailem memleketim olan Şanlıurfa’ya döndü. Ailem ve ben çocuğumu elimizden geldiğince sevgi dolu bir ortamda yetiştirmeye çalıştık. Arkadaş gibiydik sanırım beraber büyüdük.

Çocuğumda bir farklılık hissetmemiştim; evet biraz hassas, naif ve duygusaldı, sert mizaçlı bir çocuk değildi ama diğer erkek çocuklardan pek de farklı değildi. Çok yakışıklı bir çocuktu ve kız arkadaşları vardı. Ta ki lise 1. sınıfa başladığı  sırada  çocuğumun samimi bir arkadaşının annesi iş yerime gelerek ‘’senin çocuğunda bir farklılık var duyduğum kadarıyla bir erkek sevgilisi var – taciz ve tecavüzü kastederek – acaba başına bir şey mi geldi?” diye konuşunca şok yaşayıp, sinir krizi geçirerek hastanelik oldum. Tek isteğim böyle bir şey varsa ölmekti. Ölmek istedim. Hastanede yatmayı kabul etmeyip eve döndüğüm zaman ağlayarak çocuğumla konuşup böyle bir şey varsa doktora gidebiliriz ve bu durumu aşabiliriz, düzeltebiliriz dedim. Çünkü düzeltilir sanıyordum. Çocuğum ağlayarak böyle bir şey olmadığına yeminler etti. Kendisinin yüzünden bana bir şey olursa kendini öldürebileceğini söyleyince, iyi ki  hastanede yatmadım diye düşündüm. Böyle bir şey yoktu ve ben başkasının lafıyla hem kendimi hem çocuğumu üzmüştüm. Bu olaydan sonra daha fazla kız arkadaşı oldu eve getirip benimle tanıştırmaya başladı. Sevgililer fazlalaştıkça demek ki çocuğumda bir şey yokmuş deyip mutlu oluyor ve küçük de olsa içimdeki şüpheyi yok ediyordum. Çocuğum üniversite 1. sınıfı bitirdiği sıralarda bir arkadaşımın bilgisayarından  internete girip bir arkadaşıyla konuşmuş. Arkadaşım ise kendi çocuğunu kontrol amacıyla  yaptığı kayıtları okurken benim çocuğumun bir erkekle yazışmalarını yakalamış. Yine iş yerimdeyken bana konuşmayı e-posta olarak gönderdi. İnanın tamamını okuyamadım, çünkü iki erkek arasında olamayacak bir konuşmaydı, sevgiliyle yapılan bir konuşmaydı ve benim çocuğumun sevgilisi bir erkekti…

İnanmak istemedim, o hissi anlatmak çok zor, tüm dünyam yıkıldı, yaşamak istemedim, deliriyorum sandım. Bu sefer inkarı yoktu. Bana göre çocuğum eşcinseldi. Çocuğumla yüzleşmeye korktum; sanırım hem duyacaklarıma hazır değildim  hem de ürkütürsem evden gider diye düşündüm. Delirdim, sanırım kafamı duvardan duvara vurdum, intihar etmek istedim. İlginçtir; babamın hayatımda yeri çok farklı olmasına rağmen ve babamı canımı verecek kadar sevdiğim halde keşke babam ölseydi de benim çocuğum böyle olmasaydı diye düşünecek kadar aklım başımdan gitti. Çünkü çocuğumdu o benim, tüm dünyamdı. İkimizdik, yalnızdık, o benim yol arkadaşımdı. Bir çok hayalim vardı, çok yakındık, birbirimizden saklımız gizlimiz yoktu ama öyle değilmiş, benim çocuğumun benim bilmediğim  apayrı bir dünyası varmış. O an çocuğumu hiç tanımadığımı hissettim bir erkek çocuğum vardı ama aslında yokmuş. Sanki çocuğum ölmüştü ve ben onu kaybetmiştim. Canım çok acıdı, içim çok yandı. Tarifi mümkün olmayan bir acı yaşıyordum. Aklıma üniversite ortamında başına bir şey mi geldi, acaba çocuğum kötü niyetli insanların eline mi düştü, zorla bir şey mi yaptırıyorlar gibi sorular geldi. Anneannesine çok düşkündü, yazları Urfa’ya giderdi acaba orada mı bir şey yaptılar diye düşündüm. Mutlaka bir çaresi vardır el ele verirsek düzeltiriz diye düşünüp kendimi teselli etmeye çalıştım. Acabalarım çoktu ama cevaplarım yoktu. Bu konuyu hiç bilmiyordum üstelik okumayı çok seven bir anne olarak nedense bu konuda bir şey  okumamıştım. Çaresizdim… Önyargılı bir insan değildim ama bu konu dikkatimi hiç çekmemişti sanırım. Çocuğumla konuşmaya korktum, evden gider diye düşündüm ama yüzleşmem gerekiyordu. İçimde yine de bir umut vardı; galiba bana yine “bir şey  yok” diyecek ve ben yine buna inanmayı seçecektim.

Çocuğumla konuştum. Bir yazışmasını okuduğumu, eşcinsel olduğunu düşündüğümü, böyle bir şey varsa maddi şartlarımızı zorlayıp, İstanbul’dan, arkadaşlarından uzaklaşabileceğimizi, farklı hobilere, kurslara yönelebileceğini, doktora gidersek, tedavi olursa düzelebileceğini anlatmaya çalıştım. Bilgisizdim, çocuğum benden daha bilgiliydi bu konuda. Ağlayarak “anne düzelebilir bir şey değil” dediğinde ikna etmeye çalıştım. Kabul etmediğinde yine sinir krizi geçirdim ve kendime geldiğimde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ndeydim. Eve döndüğümde çocuğum okulunu bırakmak zorunda olduğunu, bu şartlarda okulda problem yaşadığını ve beni daha fazla üzmemek adına evden ayrılmak istediğini söylediğinde bir kez daha yıkıldım. Ama yine de onu ikna edip psikiyatra götürdüm. Maddi olarak yıprandım ama düzelecek diye düşündüğüm için ve doktorların da “davranış bozukluğu var, düzelir” sözüne güvendiğim için terapilere devam ettik. Ama çocuğum yine karşıma gelip ‘’anne seni daha fazla üzmemek adına evden ayrılıyorum’’ dediğinde, ağladım, yalvardım, kızdım, hakaret ettim. Yine de evden gitmesine engel olamadım. Bilgisizliğim yüzünden hem kendimi hem de çocuğumu yıprattım. İş hayatım sona erdi, beden ve ruh sağlığım bozuldu, sosyal hayatım bitti.  Konuyla yüzleşmekten hep kaçtım. Öğrenmeyi değil, kapanmayı tercih  ettim sanırım. Bir iki arkadaşım dışında kimseyle bu durumu paylaşamadım. Çocuğumu soran herkese yalan söylemeye başladım. Çocuğumun fotoğrafları, kıyafetleri her yerdeydi ve ben bakıp bakıp ağlıyordum. Hayatımın en zor 1.5 yılıydı. Kabuslar görüyordum, çocuğumun eşcinsel olduğunu biliyordum ama rüyalarımda çocuğumu tamamen kız gibi üstelik göğüsleriyle görüyordum ve hemen uyanıp “öyle bir şey yok, benim çocuğum eşcinsel, kız gibi değil fiziksel olarak değişmeyecek” diye de teselli oluyordum. Çocuğunuzun nerede olduğunu bilmiyorsanız, telefonu kapalıysa ve ne yapacağınızı bilmiyorsanız, konuyla alakalı medyada gösterilen eşcinsel ve translara şiddet hakaret içerikli yayınlar dışında bilginiz yok ise psikolojiniz daha da çok bozuluyor.

Bir buçuk yıl sonra çocuğum bir gün eve gelmek ve benimle konuşmak istediğini söylediğinde o kadar mutlu oldum ki anlatamam. Bana istanbul’da yaşadığını, bir evi olduğunu benimle görüşmek istediğini ama benim bazı şeylerden dolayı üzülmemi istemediğini söylediğinde ne olursa olsun ondan vazgeçmeyeceğimi, önümüzde zor bir yol olduğunu ama bu yolu beraber yürüyeceğimizi, birimiz tökezlersek, diğerimizin  onu kaldırıp yola devam edeceğimizi, onu çok sevdiğimi söyledim. Çünkü onu bir daha görememek düşüncesi korkunçtu. Onu bir kez daha kaybetmek istemiyordum. Bir kaç kez evine gittim, kaldım. Çok mutluyduk,  içim daha rahattı. Hiç de kötü bir yerde değildi. Arkadaşlarıyla tanıştım, artık bir değil birçok çocuğum vardı. Görüntüsü değişmemişti, eşcinseldi. Ama bir gün beni odaya çağırıp ağlayarak ‘’anne ben bir şey  yaptırdım” dediğinde o an nasıl bilmiyorum ama anladım ki çocuğum göğüslerine silikon yaptırmıştı, kabusum gerçek olmuştu. İçimdeki fırtınanın tarifi mümkün değil, anlatamam. Çocuğuma “mutlu musun, pişman olmazsın değil mi” diye  sorduğumda “hayır anne, çok mutluyum sen de biliyorsun ve yanımdasın artık” deyip bana sarılınca ‘’sen mutluysan bende mutluyum annecim ‘’dedim, içimdeki fırtınaya rağmen. Çünkü o kadar mutlu olup rahatlamıştı ki artık ben varken göğüslerini saklamak için korse takmayacak ve benimle daha fazla görüşecekti.

Evet fırtına vardı içimde ve ben bunu nasıl atlatacaktım. Tek başıma atlatamayacağımı biliyordum. Artık bir erkek çocuğum değil bir kız çocuğum vardı.

Eve döndüğümde internette benim gibi anneler var mı diye araştırdım. Benim için milat olan LİSTAG’la tanıştım. Telefonda konuştuğum annenin verdiği sıcaklığı ve o duyguyu anlatamam. Annemle konuşsam o yakınlığı hissedemezdim. İlk CETAD toplantısına katıldım. Toplantıdan çıktıktan sonra bile kendime güven ve bir cesaret gelmişti. Artık çocuğum bana gelirken milletin kapısı açıkmış, göreceklermiş diye korkmuyordum. Ne ben ne de çocuğum yalnız yada yanlış değildik. Benim çocuğum yüz kızartıcı bir suç işlememişti. Ben hep onun yanında olacaktım.

CETAD ve LİSTAG ‘la tanışmak hayatımda bir dönüm noktasıdır. Çocuğumu LİSTAG sayesinde kazandım. İyi ki CETAD ve LİSTAG’la buluştum. Bir gün böyle düşüneceğimi hayal bile edemezdim ama artık biliyorum, çocuğum sayesinde iyi ki bu güzel aileyle tanışmışım. Onlardan biri olmak beraber mücadele etmek bana gurur veriyor. Aile olmak için kan bağı olmasına gerek olmadığını anladım ve bu aileye mensup olmak beni inanılmaz değiştirdi ve geliştirdi. Artık kendimi daha güçlü hissediyorum. Onlardan çok şey öğrendim ve öğrenmeye de devam ediyorum. Öğrendikçe daha fazla bilgilenmek, sadece benim çocuğum değil diğer çocuklarımız için de toplumsal önyargıları yıkmak, çocuklarımızın kimseden farklı olmadığını, yalnız yada yanlış olmadıklarını, bunun bir hastalık olmadığını, doğuştan geldiğini haykırmak,  benim yaşadığım sıkıntıları diğer ailelerin yaşamaması için elimden geldiğince fazla aileye ulaşıp onlara destek olmak ve onlara şunu söylemek istiyorum: “Çocuğunuz ne giyerse giysin, ister saçını uzatsın, ister kestirsin, kısacası fiziksel görünümü ne kadar değişirse değişsin TEK DEĞİŞMEYEN ŞEY SARILIP KOKLADIĞINIZ ZAMAN  KOKUSUDUR. O SİZİN ÇOCUĞUNUZ, ÇOCUĞUNUZUN YANINDA OLUN”

Züleyha