Benim Çocuğum: Bir Queer Annesinin Hikayesi

‘Benim Çocuğum’ belgeselini ilk izlediğimde, benim çocuğum bana yeni açılmıştı.  Bazı durumları/kavramları/olayları ancak başına geldiğinde anlıyor insan. Bildiğini sandığı bir konuda ne kadar cahil olduğunu da fark etmek, ne kadar gereksiz önyargı ve yanlış bilgi biriktirdiğini görmek acı veriyor.
Kızım bana açıldı, bana kendini anlattı. İçimde bir yerde şüphesini hep duyduğum, bilerek ya da bilmeyerek üzerini örttüğüm, ama bir türlü konduramadığım gerçekle yüzleşmek hiç kolay olmadı. Ama aslında bir o kadar kolaydı.    O aşıktı, genç bir kadına aşıktı, böyle mutluydu. Denklem basitti aslında, o mutluysa ben de mutluydum. 

Yüzleşme Anında Duyulan Sorular

O ilk yüzleşme anında dünya etrafımda dönerken aklımın içinde de binlerce soru uçuşuyordu.  Nasıl fark edemedim? 
Neden daha önce anlayamadım? 
Ben nasıl bir anneyim? 
Nerede hata yaptım? 
Ben çocuğumu büyütürken onu istemediği bir sürü saçma şeye nasıl zorladım? 
Hep erkek çocuklarla spor yaptı, nasıl anlamadım? 
Pembe rengi hiç sevmezdi, nasıl fark edemedim? 
22 yaşına kadar hiçbir erkekle flört etmedi, nasıl şüphelenmedim? 
Erkek reyonundan giysi seçmeyi severdi, bundan da mı huylanmadım? 
Benim yüzümden mi oldu?
Çocuğum mutlu olacak mı? 
Anne-baba olarak nasıl bir model çizdik biz? 
Hayatı hiç kolay olmayacak, peki ben onu koruyabilecek miyim? 
Ya başına kötü bir şey gelirse?
Çocuğum güvende olacak mı? 
Nelere maruz kalacak? 
Babası duyunca ne diyecek? 
Çevremizdekilere nasıl açıklayacağız? 
Çocuğumun hayatını kolaylaştırmak için ne yapabilirim?   Ben bundan sonra ne yapabilirim?
Ben ne yapabilirim? 

Ferahlama ve Kabul Sürecİ

O ilk yüzleşmenin hemen ardından sanki hiçbir şey olmamış gibi yoluma devam ettim. Nasıl bu kadar çabuk kabule geçtim, nasıl hemen uyumladım kendimi hiç bilmiyorum. 
Sanki bir tiyatro sahnesinde başrol oyuncusuydum ve rolümün de hakkını veriyordum. 
Sırtıma bir kırmızı pelerin geçirmiş, süper güçlerimi cebime koymuş, hayallerimin enkazının üzerinde yürüyerek ayağıma batan taşlara ve ara sıra tökezlememe rağmen “acımadı ki acımadı ki” diye ilerlemeye çalışıyordum…
Her düşündüğümde tekrar şükrediyorum; çok şanslıyım ki çevremde beni anlayacağını bildiğim canlar vardı. İşte onların tavsiyesi üzerine izledim “Benim Çocuğum”u… 
İyi ki izledim.
Ferahladım. 
Hafifledim.
Yeri geldi boğazım düğümlendi, gözyaşlarım özgürlüğünü ilan etti, hem ağladım hem güldüm, yeri geldi ruhum elinde pankartla onlarla birlikte yürüdü. 
Her duygunun içinden onlarla birlikte geçtim, çok ama çok iyi geldi. 
Gördüm ki aklımdaki o binlerce soru, korku, endişe sadece benim aklıma gelmemişti. 
İzledikçe bazı soruların cevapları netleşti, bazı sorular da evrildi. Bu kez çocuğumu ve ihtiyaçlarını daha doğru anlamaya yönelik sorular canlandı içimde…
Acaba kendi bedeninden memnun muydu? 
Kadın olmaktan mutlu muydu? 
Cinsiyetini değiştirmek istiyor muydu? 
Yaşadığı hayattan gerçekten de mutlu muydu? 
Psikolojik anlamda destek almak ister miydi? 
Benim nasıl destek olmamı istiyordu?
Tüm bu soruları sonradan kızımla da konuştum, aldığım yanıtlar da tatmin edici oldu benim için… 
Biraz daha ferahladım. 
Anladım ki önce durmam gerekiyordu. Sadece durmam. Çünkü durum hiç o kadar basit değildi. Böyle bir şey ilk defa başıma geliyordu, bu eğer bir sınavsa ben çalışmadığım yerden yakalanmıştım, önce bu durumu anlamam ve sindirmem gerekiyordu. Yaşayacağım tüm duyguları yaşayıp ancak öyle geçebilirdim içinden… 
‘Benim Çocuğum’da izlediklerim canımın yarasına merhem, ruhuma ağrı kesici oldu.   Ne yapacağımı bilemez bir halde serseri mayın gibi ortalıkta dolanırken, ekranın diğer ucundan uzanan hiç tanımadığım ama sanki bin yıldır dost olduğum şefkatli kollar beni sardı, sarmaladı. 
İçime sıcaklık, kalbime huzur doldu. 
Hissettiğim şey benim de çocuğumun da yalnız olmadığımızdı. 
48 yaşımda ben, 22 yaşındaki kızımla yeniden tanıştım. Bu tanışma bana hiç bilmediğim bir sürü şey öğretti. Önyargıları, şu meşhur el âlem ne der kaygılarını bir kenara fırlatıp attım.  Çocuk benim çocuğumdu, sevgisi içimdeydi.
Hayat yolunda şimdiye kadar hep el ele yürümüştük, şimdiden sonra da o eli hiç bırakmayacaktım.  
Her ne olursa olsun o benim mucizemdi, kıymetlimdi. 
Cinsiyetinin, cinsel yöneliminin ya da adına her ne deniyorsa onun önemi yoktu. Önemli olan tek şey canının sağlığıydı, mutluluğuydu. 
Her ne olursa olsun o benim çocuğumdu ve her zaman onun yanında olacaktım.   Çünkü o benim çocuğumdu, en güzeli de buydu…  

İmza: Bir Queer Annesi 

Destek için tıklayın.