Büyük Aile Buluşması’na Dair Ailelerimizin Açıklaması

17 EYLÜL PAZAR GÜNÜ İSTANBUL’DA YAPILMASI PLANLANAN “BÜYÜK AİLE BULUŞMASI”NA DAİR ORTAK AÇIKLAMAMIZ

17 Eylül Pazar günü İstanbul’da bu yıl ikinci kez düzenlenecek olan sözde LGBT Dayatmasına Karşı “Büyük Aile Buluşması” toplumu LGBTİ+’lara ve ailelerine yönelik ayrımcılığa ve nefret söylemine teşvik eden bir eylemdir ve bu nedenle bir suçtur.

Geçen sene de söylemiştik. Tekrarlayalım: 

Biz çocuklarını koşulsuz seven ve her şartta onların yanında olan aileleriz. Bizim çocuklarımız, eşcinsel, biseksüel, trans, interseks yani tüm insanlık gibi çok renkli ve çeşitli cinsel yönelim ve/veya kimliklere sahip. Bizler çocuklarımızı cinsel yönelim ve/veya cinsel kimliklerinden bağımsız olarak kucaklıyoruz. Her aile gibi bizler de çocuklarının toplum içinde sağlıklı bireyler, eşit yurttaşlar olarak yaşayabilmeleri için onların yanında duran, birbirine sevgi ile bağlı olan aileleriz. 

17 Eylül Pazar günü yapılacak olan yürüyüş bir “aile yürüyüşü” ise bizim ailelerimiz bu yürüyüşün neresinde? Bu yürüyüş bizleri dışlayan, çocuklarımızı hedef gösteren, toplumu onlara karşı ayrımcılığa teşvik eden ve nefret söylemini cesaretlendiren bir yürüyüştür. Bu yürüyüş çocuklarımızın kendi ülkelerinde eşit yurttaşlar olarak var olma haklarına bir saldırıdır.  

Bizim çocuklarımız hayatın her alanında sadece eşit yurttaşlar olarak var olma haklarının mücadelesini veriyorlar, kimseden daha fazlasını istemiyorlar, kimseye bir şey dayatmıyorlar, kimseyi tehdit etmiyorlar.  Bizim çocuklarımız insanlık var olduğundan bu yana var olan, bugün ve ileride de hayatın her alanında birlikte yaşayacağınız arkadaşınız, öğrenciniz, öğretmeniniz, doktorunuz, avukatınız, vekiliniz, bakkalınız, her gün selamladığınız komşunuz, kardeşiniz ve hatta belki de sizin çocuğunuzdur. Bizim çocuklarımız bu toplumun, tarihinin, kültürünün, bugününün ve yarınının ayrılmaz bir parçası, eşit yurttaşlarıdır. 

Onların toplumdan dışlanmasına, toplumun içinde sağlıklı, üretken bireyler olarak yaşama haklarının ellerinden alınmasına ve hedef gösterilmelerine izin vermeyeceğiz. 

Bu yürüyüşü düzenleyen, kendinde bütün toplum adına konuşmak yetkisini gören bu gruba, dışlayıcı, ayrımcı nefret söylemlerinin değil “aileyi korumak” aksine tüm toplumu ayrıştırmaktan başka bir işe yaramadığını tekrar hatırlatmak istiyoruz. 

Tüm toplumumuzu, Türkiye’nin pek çok acil ve yakıcı sorunla baş etmeye çalıştığı bir dönemde sanki ülkemizin en büyük sorunu bizim rengarenk çocuklarımızmış gibi, onları “LGBT” diye bir kısaltmanın içine hapsederek suni bir gündem oluşturma çabalarına, kendi politik çıkarlarına alet etmeye çalışanlara, toplumun huzursuzluğunu en kolay hedef olarak  seçtikleri bir grup insana karşı ayrımcılığa yönlendiren ve nefreti körükleyenlere karşı uyanık olmaya çağırıyoruz. 

Bizim çocuklarımız en doğal hakları olan var olma hakları için bile yürüyemezken bırakalım onlar yine yürüsün, yürüsünler ki bu toplumun bazı çocuklarını dışlayan, yok sayan hatta onlara karşı nefreti, düşmanlığı körüklemeye devam edenlerin kimler olduklarını yine hatırlayalım. 

GEÇEN YIL SORDUĞUMUZ VE CEVABINI HENÜZ ALAMADIĞIMIZ SORULARIMIZI YİNELİYORUZ: 

“Büyük Aile Buluşması” derken neyi kastediyorsunuz?  Çocuklarımızı koşulsuz seven, sağlıklı bireyler olarak yetişmeleri için elimizden geleni yapan bizler aile değil miyiz?

  • “Aileyi korumak” için yapıldığı söylenen “Büyük Aile Buluşması”na biz eşcinsel, biseksüel, trans, interseks aileleri olarak gelirsek bizleri de koruyacak mısınız? 
  • LGBTİ+ karşıtı olarak düzenlenen bu yürüyüşe izin veren siyasi irade  LGBTİ+’ların, kadınların, öğretmenlerin, doktorların vb. anayasal haklarını kullanacakları yürüyüşlere ve gösterilere ne zaman izin verecek?
  • Her yurttaş gibi, vergilerini ödeyen, farkında olmasanız da herkes gibi mesleği, birikimi ve donanımıyla topluma katkıda bulunan eşcinsel, biseksüel, trans, interseks bireylerin de eşit yurttaşlık haklarına sahip olduğunu, bir aileleri olduğunu ve bir gün sizin de ailenizden olabileceğini ne zaman kabul edeceksiniz?

“NEFRETE DEĞİL, HAYATA SES VER!”

Bizler 17 Eylül Pazar günü “Büyük Aile Buluşması”nın yapılacağı saatlerde “Nefrete değil, hayata ses ver!” diyerek, ayrımcılık yerine bütün renkleri ile hayatı savunan “Büyük Hayat Buluşması”nı izleyeceğiz. Sizi de bekleriz.

Büyük Hayat Buluşması canlı yayın bağlantısı: 

https://www.youtube.com/live/bQ5fR-nmSR4?si=BE_Q9Gt_5hb6FYfU

Akdeniz Antalya Aileleri Grubu
Denizli LGBTİ+ Aileleri Grubu
GALADER- Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği
İzmir LGBTİ+ Aileleri Grubu
LİSTAG- LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği

Benim Çocuğum: Bir Queer Annesinin Hikayesi

‘Benim Çocuğum’ belgeselini ilk izlediğimde, benim çocuğum bana yeni açılmıştı.  Bazı durumları/kavramları/olayları ancak başına geldiğinde anlıyor insan. Bildiğini sandığı bir konuda ne kadar cahil olduğunu da fark etmek, ne kadar gereksiz önyargı ve yanlış bilgi biriktirdiğini görmek acı veriyor.
Kızım bana açıldı, bana kendini anlattı. İçimde bir yerde şüphesini hep duyduğum, bilerek ya da bilmeyerek üzerini örttüğüm, ama bir türlü konduramadığım gerçekle yüzleşmek hiç kolay olmadı. Ama aslında bir o kadar kolaydı.    O aşıktı, genç bir kadına aşıktı, böyle mutluydu. Denklem basitti aslında, o mutluysa ben de mutluydum. 

Yüzleşme Anında Duyulan Sorular

O ilk yüzleşme anında dünya etrafımda dönerken aklımın içinde de binlerce soru uçuşuyordu.  Nasıl fark edemedim? 
Neden daha önce anlayamadım? 
Ben nasıl bir anneyim? 
Nerede hata yaptım? 
Ben çocuğumu büyütürken onu istemediği bir sürü saçma şeye nasıl zorladım? 
Hep erkek çocuklarla spor yaptı, nasıl anlamadım? 
Pembe rengi hiç sevmezdi, nasıl fark edemedim? 
22 yaşına kadar hiçbir erkekle flört etmedi, nasıl şüphelenmedim? 
Erkek reyonundan giysi seçmeyi severdi, bundan da mı huylanmadım? 
Benim yüzümden mi oldu?
Çocuğum mutlu olacak mı? 
Anne-baba olarak nasıl bir model çizdik biz? 
Hayatı hiç kolay olmayacak, peki ben onu koruyabilecek miyim? 
Ya başına kötü bir şey gelirse?
Çocuğum güvende olacak mı? 
Nelere maruz kalacak? 
Babası duyunca ne diyecek? 
Çevremizdekilere nasıl açıklayacağız? 
Çocuğumun hayatını kolaylaştırmak için ne yapabilirim?   Ben bundan sonra ne yapabilirim?
Ben ne yapabilirim? 

Ferahlama ve Kabul Sürecİ

O ilk yüzleşmenin hemen ardından sanki hiçbir şey olmamış gibi yoluma devam ettim. Nasıl bu kadar çabuk kabule geçtim, nasıl hemen uyumladım kendimi hiç bilmiyorum. 
Sanki bir tiyatro sahnesinde başrol oyuncusuydum ve rolümün de hakkını veriyordum. 
Sırtıma bir kırmızı pelerin geçirmiş, süper güçlerimi cebime koymuş, hayallerimin enkazının üzerinde yürüyerek ayağıma batan taşlara ve ara sıra tökezlememe rağmen “acımadı ki acımadı ki” diye ilerlemeye çalışıyordum…
Her düşündüğümde tekrar şükrediyorum; çok şanslıyım ki çevremde beni anlayacağını bildiğim canlar vardı. İşte onların tavsiyesi üzerine izledim “Benim Çocuğum”u… 
İyi ki izledim.
Ferahladım. 
Hafifledim.
Yeri geldi boğazım düğümlendi, gözyaşlarım özgürlüğünü ilan etti, hem ağladım hem güldüm, yeri geldi ruhum elinde pankartla onlarla birlikte yürüdü. 
Her duygunun içinden onlarla birlikte geçtim, çok ama çok iyi geldi. 
Gördüm ki aklımdaki o binlerce soru, korku, endişe sadece benim aklıma gelmemişti. 
İzledikçe bazı soruların cevapları netleşti, bazı sorular da evrildi. Bu kez çocuğumu ve ihtiyaçlarını daha doğru anlamaya yönelik sorular canlandı içimde…
Acaba kendi bedeninden memnun muydu? 
Kadın olmaktan mutlu muydu? 
Cinsiyetini değiştirmek istiyor muydu? 
Yaşadığı hayattan gerçekten de mutlu muydu? 
Psikolojik anlamda destek almak ister miydi? 
Benim nasıl destek olmamı istiyordu?
Tüm bu soruları sonradan kızımla da konuştum, aldığım yanıtlar da tatmin edici oldu benim için… 
Biraz daha ferahladım. 
Anladım ki önce durmam gerekiyordu. Sadece durmam. Çünkü durum hiç o kadar basit değildi. Böyle bir şey ilk defa başıma geliyordu, bu eğer bir sınavsa ben çalışmadığım yerden yakalanmıştım, önce bu durumu anlamam ve sindirmem gerekiyordu. Yaşayacağım tüm duyguları yaşayıp ancak öyle geçebilirdim içinden… 
‘Benim Çocuğum’da izlediklerim canımın yarasına merhem, ruhuma ağrı kesici oldu.   Ne yapacağımı bilemez bir halde serseri mayın gibi ortalıkta dolanırken, ekranın diğer ucundan uzanan hiç tanımadığım ama sanki bin yıldır dost olduğum şefkatli kollar beni sardı, sarmaladı. 
İçime sıcaklık, kalbime huzur doldu. 
Hissettiğim şey benim de çocuğumun da yalnız olmadığımızdı. 
48 yaşımda ben, 22 yaşındaki kızımla yeniden tanıştım. Bu tanışma bana hiç bilmediğim bir sürü şey öğretti. Önyargıları, şu meşhur el âlem ne der kaygılarını bir kenara fırlatıp attım.  Çocuk benim çocuğumdu, sevgisi içimdeydi.
Hayat yolunda şimdiye kadar hep el ele yürümüştük, şimdiden sonra da o eli hiç bırakmayacaktım.  
Her ne olursa olsun o benim mucizemdi, kıymetlimdi. 
Cinsiyetinin, cinsel yöneliminin ya da adına her ne deniyorsa onun önemi yoktu. Önemli olan tek şey canının sağlığıydı, mutluluğuydu. 
Her ne olursa olsun o benim çocuğumdu ve her zaman onun yanında olacaktım.   Çünkü o benim çocuğumdu, en güzeli de buydu…  

İmza: Bir Queer Annesi 

Destek için tıklayın.

Onur Haftası’nda LİSTAG’ın  15. Yılını Kutladık

Bundan 15 Yıl önce çocukları LGBTİ+ olan birkaç aile deneyimlerini paylaşmak ve dayanışmak için bir araya gelmişti. Sonra bu gruba dahil olan ailelerin sayısı artmaya başladı ve aslında hiç de az olmadığımızı gördük. Hak mücadelelerinde evlatlarımızın yanında yol alırken bu mücadelenin onların olduğu kadar bizim de olduğunu farkına vardık. Bilgilendikçe, bilgimizi, deneyimimizi paylaştıkça güçlendik  ve daha çok aileye ulaşmak, destek olmak amacıyla dernek haline geldik. Onur Haftası’na denk gelen 23 Haziran 2023 Cuma günü de Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu’nun ev sahipliğinde LİSTAG’ın 15. Yılını kutladık. Gün boyu süren 15. Yılında LİSTAG ve Türkiye’de Aile Örgütlenmeleri Sempozyumu’nun ardından sıcak bir resepsiyonla hem 15. yaşımızı hem de Onur Ayı’mızı kutladık, kayıplarımızı andık. 

“15. Yılında LİSTAG ve Türkİye’de Aİle Örgütlenmelerİ Sempozyumu”

Gün içinde LGBTİ+ aile örgütlerinden temsilcilerin ve uzun yıllardır birlikte çalıştığımız uzmanların katılımıyla düzenlediğimiz 15. Yılında LİSTAG ve Türkiye’de Aile Örgütlenmeleri Sempozyumu’nda deneyimlerimizi paylaştık. 

15. Yılında LİSTAG ve Türkiye’de Aile Örgütlenmeleri Sempozyumu saat 10:00 ‘da Hollanda Başkonsolosu Arjen Uijterlinde’nin açılış konuşmasıyla başladı.

LİSTAG Yönetim Kurulu Başkanı Tülay Savaş’ın konuşmasının ardından, LİSTAG’ın kurucu ailelerinden olan Günseli Dum, Sema Yakar, Ömer Ceylan ve Şule Ceylan ve Metehan Özkan “Dünden Bugüne LİSTAG” başlıklı bölümde LİSTAG’ın kuruluş hikâyesini ve tarihçesini anlattılar.

“LGBTİ+ların ve Ailelerinin Ruh Sağlığında Destek Mekanizmalarının Önemi’’ başlıklı panelinin katılımcıları Uzm .Dr. Başak Usta Gündüz, Doç. Dr. Koray Başar, Uzm. Dr. Seven Kaptan, Züleyha Baransel, trans ve LGBTİ+ gençlerin yaşadıkları sorunları, barınma, eğitim, çalışma gibi alanlarda yaşadıkları sorunları ve ailelerin bu sorunlar ile başa çıkma yöntemlerini anlattılar.

“LGBTİ+ Gençleri Desteklemek ve Güçlendirmek’’ başlıklı panelin konusu LGBTİ+ gençlerin eğitim, çalışma ve sosyal yaşamlarında güçlenmelerinde aile ve okul desteğinin rolü ve önemiydi. Özellikle okulda PDR desteğinin önemi üzerinde duruldu. Panelin katılımcıları Doç. Dr .Ezgi Toplu Demirtaş, Psikolojik Danışman ve Eğitim Bilimci Dilek Çankaya, Cinsellik Eğitmeni ve Danışmanı Efsun Sertoğlu idi.

“LGBTİ+ Aileleri ve  Hikâyeleri’’ başlıklı panelinin katılımcıları Can Candan ve Yasemin Zeynep Başaran’dı. Can Candan, LİSTAG ile tanışmasını, Benim Çocuğum Belgeselini çekme fikrinin nasıl doğduğunu, belgeselin çekim aşamasını anlattı. Yasemin Zeynep Başaran ise kendi LİSTAG yolculuğunu anlattı. (Belgeseli izlemek için BURAYA tıklayabilirsiniz.)

“LGBTİ+ Aile Örgütlenmeleri  Geleceğe Nasıl Bakıyor?” başlıklı panelin katılımcıları Ankara Galader Derneği’nden Nedime Erdoğan, İzmir Aile Grubu’ndan Birgül Ergün, Antalya Aile Grubu’ndan Hidayet Erşan ve LİSTAG Derneği’nden Nilüfer Kan Yeğin LGBTİ ebeveynleri olarak kendi hikâyelerini paylaştılar, endişe ve zorluklarla baş etme yöntemlerini ve örgütlenmenin önemini anlattılar.

Her biri yaklaşık 1 saat süren 5 panelin ardından LİSTAG’ın kurucularından Günseli Dum, kuruluşundan bu yana emeği geçmiş tüm Gönüllü ve Paydaşlarımıza teşekkür etti.

Hem 15. Yılımızı hem Onur Ayı’nı kutladık

Günün sonunda, 15. Yılında LİSTAG ve Türkiye’de Aile Örgütlenmeleri Sempozyumu’nun ardından sempozyum katılımcıları ve davetlilerimizle birlikte, sıcak ve neşeli bir ortamda hem 15. Yılımızı hem Onur Ayı’nı kutladık, hem de kaybettiğimiz arkadaşlarımızı andık.

En ince ayrıntısına varıncaya kadar düşünülmüş harika bir organizasyon ile LİSTAG’ın 15. Yılı’nı ve Onur Haftası’nı kutlamamıza vesile olan Hollanda Konsolosluğu’na, 15. Yılında LİSTAG ve Türkiye’de Aile Örgütlenmeleri Sempozyumu’na katılan tüm konuşmacılarımıza, sempozyumda ve resepsiyonda bizimle birlikte olan tüm dostlarımıza çok teşekkür ederiz.

15. Yıl Anketi: Görüşleriniz Bizim için Önemli

15. Yıl Anketimize Katılın!

Anketimize butona tıklayarak veya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

LİSTAG olarak, 15 yıldır tüm insanların cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsiyet ifadelerinin tanınıp, değer verildiği ve saygı duyulduğu bir gelecek için çalışmaya devam ediyoruz. Bu yolda dayanışmanın gücüne inanıyoruz, umut etmeye ve ettirmeye çalışıyoruz. Buradan yola çıkarak 15. yılımızın şerefine bir 15. Yıl Anketi hazırlamak ve siz değerli paydaşlarımızla paylaşmak istedik.


Sizleri anketimize katılmaya davet ediyoruz! Ankete verilen cevaplar analiz edilerek, siz değerli paydaşlarımızı daha iyi tanıma ve çalışmalarımızı değerlendirme konusunda katkı sağlayacaktır. Bize destek olmak için birkaç dakikanızı ayırarak anketimize katılmanız bizi çok mutlu edecektir. Çalışma hakkında daha fazla bilgi edinmek ve/veya varsa sorularınız için info@listag.org  e-posta adresinden bizlerle iletişime geçebilirsiniz.

Anketimize BURAYA TIKLAYARAK veya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSfJSUZztFCJ5UOfkbhmdxywn70YrftsE99WX8HK2cvGfRQHxA/viewform?usp=sharing

LİSTAG 15 Yaşında!

2008 yılında İstanbul’da birkaç LGBTİ+ ebeveyninin bir araya gelmesiyle yolculuğuna başlayan LİSTAG 15 yaşında!  LİSTAG Aile Grubu olarak ilk başlarda yapabildiklerimiz sınırlı idi. Bir yandan aileler olarak birbirimizi yargılamadan dinler, destek olurken, diğer yandan çağrıldığımız her yerde hikayelerimizi anlatıyorduk. Çocuklarımız yanlış, bizler de yalnız değildik. Aklımızda olan en önemli şey ailelere destek olurken, çocuklarımızın da hayatını kurtarmaktı. Bugün ise sadece hikayelerimizi anlatmıyor, LGBTİ+ insan hakları ile ilgili her alanda ve  platformda sesimizi duyurmaya devam ediyor, LGBTİ+ların tam eşitliğe ulaşabilmeleri için gerekli kanun ve politikaların yapılabilmesi, toplumumuzda bu konuda farkındalık yaratılması için savunuculuk yapıyoruz. 

LİSTAG olarak 15 yıldır, LGBTİ+ ailelerine destek olmaya ve LGBTİ+ hakları savunuculuğu yapmaya, aile dayanışmasını her geçen gün kuvvetlendirmeye devam ediyoruz. 2008 yılında kurulduğumuzdan ve 2019 yılında resmi olarak dernekleştiğimizden bu yana, bilgilendikçe güçlenen ailelerin sayısı hızla artmaya devam ediyor. Aileler verdikleri hak mücadelesinin yalnızca çocukları için değil, kendileri için de olduğunun farkına varıyorlar. Bu bilince erişiyorlar. Geriye dönüp başardıklarımıza baktığımızda LİSTAG, Ankara, Antalya, Denizli ve İzmir’de aile grupları kurulmasına öncülük etmiş, milyonlarca insanın yaşamlarına ve gönüllerine dokunmuş ve LGBTİ+ ebeveynlerinin çekinmeden konuştuğu «Benim Çocuğum» adlı belgeselimiz  ile daha da büyük kitlelere ulaşıyoruz. 

Aynı zamanda Danışma Hattımızla, her ay gerçekleştirdiğimiz CETAD uzman toplantılarımızla, LGBTİ+ ailelerine yönelik yapmış olduğumuz yaz ve kış kamplarımızla, yayınlarımızla, söyleşilerimiz ve ulusal/uluslararası webinarlarla ailelerin hayatlarına ortak olarak, destek olmaya devam ediyoruz.  

LİSTAG olarak, tüm insanların cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsiyet ifadelerinin tanınıp, değer verildiği ve saygı duyulduğu bir gelecek hayal ediyoruz. Bu doğrultuda, 15 yıldır dayanışmanın gücüne inandık, umut etmeye ve ettirmeye çalışıyoruz. 

Biliyoruz ki, aslında LİSTAG HAYAT KURTARIR!

‘’17 yıl sonra kızımın lezbiyen olduğunu öğrendim. Aynı anda, dünya insanın başına gerçekten yıkılıyormuş, onu öğrendim. Koskoca bir enkazın altında kalmıştım. Göz gözü görmüyordu. Nefes alamıyordum. Dünya durmuştu. Renkler solmuştu. Işık yoktu. Kızım kaybolmuştu. Çocuğumla yaşadığım sabit geçmişim yıkıntılar altındaydı. Geleceğe dair kurduğum hayaller yerle bir olmuştu.” *

Bu sözler bir LGBTİ+ ebeveynine ait. 

15 yıldır çocuklarının veya yakınlarının LGBTİ+ olduğunu öğrenip, bir nevi enkaz altında kaldığını hisseden ailelere ulaşmaya çalışıyoruz. LİSTAG olarak yolculuğumuza devam eder ve kendi tarihimizi yazarken, diğer yandan Türkiye’nin de tarihine tanıklık ediyoruz. Yaşanan her olayda ( Gezi direnişi, deprem ve sel felaketleri vb. )  LGBTİ+ ve insan haklarını savunmaya devam ediyoruz. 

Ülkece zorluklarla yüzleştiğimiz 2023 yılını da aynı destek ve dayanışma ile aşmayı umuyoruz.

LGBTİ+ların tam eşitliğe kavuştuğu bir geleceği birlikte inşa edip, kutlayacağımız günlere erişmek dileğiyle…

15. yılımız kutlu olsun! Dayanışma ve sevgi ile…

* Gökkuşağından Hikayeler kitabından alınmıştır. 

Anayasa teklifi ailelerimize zarar veriyor!

Ailenin yeniden tanımlandığı anayasa değişikliği teklifi ailelerimize zarar veriyor!

Bizler, tam da yasa teklifinde belirtilen evlilik birliğinin bir erkek ve bir kadından oluştuğu aileleriz.

Bizler, aynı zamanda çocukları eşcinsel, biseksüel, trans, interseks hatta kalıplara sığmayan cinsel yönelim ve/veya kimliklere sahip çocukları olan ANNELER ve BABALARIZ.

LGBTİ+ çocuklarımızın yanı sıra LGBTİ+ olmayan çocuklarımız da var ve tüm çocuklarımızı koşulsuz seviyor, onları şu veya bu nedenden dolayı ailemizden dışlayıp uzaklaştırmıyor; hepsini kucaklayan, kapsayan bir ailenin ve toplumun mücadelesini veriyoruz.

İktidarin TBMM Başkanlığı’na sunduğu ailenin yeniden tanımlandığı anayasa değişikliği teklifi ailelerimize zarar veriyor. Sadece ailelerimizi değil çağdaş, aydınlık bir Türkiye’nin teminatı olan gençlerimizi “aile” kavramından uzaklaştırıyor, “Aileniz buysa eğer biz böyle bir aile olmak istemiyoruz” noktasına getiriyor. Bunu nereden mi biliyoruz? Çünkü artık LGBTİ+ olmayan çocuklarımız, gençlerimiz de LGBTİ+ kardeşlerine yapılan haksızlıklara dayanamıyor, “aile” kavramı altında yaptığınız dayatmalar yüzünden kendileri için de yaşanabilir bir gelecek, yaşanabilir bir Türkiye göremiyorlar.

Aile sadece kadın ve erkeğin evlilik birliğinden oluşmaz. Birbirini seven, birbirine değer veren, “iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta” birbirinin yanında durmaya akdetmiş insanlardan oluşur. Devletin görevi vatandaşlarının mutluluğunu sağlamak, mutlu oldukları bir ülkede yaşamanın gerekli düzenlemelerini yapmaktır. Aile tanımını hukuksal müdahalelerle daraltıp, toplum sözleşmesini bozmak ve ülkeyi yaşanmaz hale getirmek değildir.

Aile normatif düzenlemelerle, kanunlarla korunmaz. Medeni Kanun’da zaten “erkekle kadın arasında” tanımlanan aile birliğini, iktidarin anayasada yeniden tanımlamak için verdiği teklif aileyi korumuyor, aksine ailelerimize zarar veriyor, Türkiye’nin geleceğine bir pranga daha takıyor.

Meclisteki tüm milletvekillerine sesleniyoruz;

Gerçekten aileyi korumak istiyorsanız eğer, mecliste bugün hepimizin ailelerini tehdit eden derin yoksulluk, uyuşturucu, çocuk istismarı, aile içi şiddet için verilen soru ve araştırma önergelerine destek vermek için elinizi kaldırın!

LGBTİ+ çocuklarımıza dokunmayın, LGBTİ+ çocuklarımızı günah keçisi yapmayın!

İlgili partiler tarafından verilen anayasa teklifinin açıklamasında LGBTİ+ çocuklarımızı “sapkın” olarak niteleyen ve LGBTİ+ları aile dışında bırakan anlayış, ailede eşitlik ilkesini bozarak, LGBTİ+ gençlerin bundan sonra göreceği şiddetin, geçmişte örnekleri görülen aile içinde yaşanacak cinayetlerin önünü açmaktadır.

LGBTİ+lar Hepimizin Ailesi!

LGBTİ+lar, bizim çocuklarımız, sizin arkadaşlarınız, komşularınız, bakkalınız, doktorunuz, avukatınız, öğretmeniniz, öğrenciniz, işçiniz hatta vekiliniz, yüzyıllar boyunca birlikte yaşadığımız insanlar, dostlarımız, yurttaşlarımız, kültürümüz, tarihimiz.

Çünkü söz konusu olan; bizim çocuklarımız, bizim ailelerimiz, bizim geleceğimiz!

LGBTİ+ların evlenmesinden korkuyorsanız, kendi içinizdeki korkuları sorgulayın.

Ailenin bozulmasından korkuyorsanız, içinde yaşadığımız karanlığı sorgulayın.

Çocuklarımıza ve ailelerimize değer veriyorsanız, toplumsal barış için bu tasarıya HAYIR deyin!


Akdeniz Antalya Aileleri Grubu
Denizli LGBTİ+ Aileleri Grubu
GALADER- Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği
İzmir LGBTİ+ Aileleri Grubu
LİSTAG- LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği

Gökkuşağından Hikayeler, Tilbe Saran’ın Sesinden Storytel’de

LGBTİ+ Ailelerinin Gerçek Yaşam Öyküleri, “Gökkuşağından Hikayeler” kitabımızda ve artık Storytel’de!

Bu kitaptaki gerçek yaşam öyküleri, LGBTİ+ ailelerinin hayatlarındaki farkındalık anından itibaren geçirdikleri zorlu süreci içtenlikle anlattıkları birbirinden değerli öykülerden oluşmaktadır. Kitap, LİSTAG (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks Aileleri ve Yakınları Derneği) çatısı altında bilgi, destek ve dayanışma arayışı içinde bir araya gelen ailelerin kat ettikleri cesur ve öğretici yolculukların gerçek yaşam öykülerini bir araya getiriyor. Bu yalnızca LGBTİ+ ailelerinin değil, aynı zamanda onlarla birlikte çocukları da dahil olmak üzere toplumda farklılık nedeniyle dışlanmış herkesin hissettiği yalnızlık, ötekileştirilme ve baskı gibi konulara da ışık tutmaktadır. Kitap, herkesin kendi hayat tarzını ve kimliğini kabul etmeleri için bir ilham kaynağı olarak okuyuculara seslenmektedir.

Gökkuşağından Hikayeler kitabımızda gerçek yaşam öyküleri okuyabilirsiniz.
Gökkuşağından Hikayeler kitabımızda gerçek yaşam öyküleri okuyabilirsiniz.

Bu aileler, çocuklarının toplumda dışlanma korkusu ile yaşadıkları zorluklardan ötürü okulda ve iş yerinde yanlarında olma mücadelesi vererek, benzer durumlarla karşılaşan ve destek arayan diğer ailelere yardımcı olmak, onlara ilham vermek ve güç vermek amacıyla gerçek yaşam öykülerini paylaştılar.

Ötekileştirmeye Karşı Gerçek Yaşam Öyküleri

Kitapta yer alan gerçek yaşam öyküleri arasında, LİSTAG babalarından Ömer’in hikayesi de bulunmaktadır. Ömer’in sözleri, çocuklarının yanında durmanın önemini vurgularken, aynı zamanda diğer ötekileştirilmiş gruplar için de dikkate değer bir mesaj içermektedir. Bu mesaj, hepimizin bireysel tercihlerimizi ve yaşam tarzlarımızı seçebilme özgürlüğüne sahip olmamız gerektiği yönündedir. Dolayısıyla, Ömer’in hikayesi sadece çocuklarını kabul eden aileler için değil, aynı zamanda toplumun tüm kesimleri için önemli bir örnek teşkil etmektedir.

“Bu süreç bana ötekileştirilen başka grupları da anlama ve tanıma olanağı verdi. Daha önce çok fazla bilgi sahibi olmadığım engellilerin, Çingenelerin, Alevilerin, Kürtlerin ve kadınların yaşadıklarını daha iyi anlamam konusunda bana yardımcı oldu. Şimdi görüyorum ki önümüzdeki asıl engel dünyanın en büyük terör örgütüymüş. Bu örgüt, bildiğimiz silahlı terör örgütleri gibi değil. Bu örgüt “el alem” Hepimiz el aleme göre yaşamaya çalışıyoruz, el alem ne düşünür diye. Oysa “Ben ne düşünüyorum?” diye kendimizi sorgulamamız gerekir. Başkalarının ne düşündüğü değil, bizim kendimiz için seçtiğimiz yaşam tarzı ve birey olabilmemiz önemli. Bütün insanlığın acilen bu el alem terör örgütünden kurtulması gerekiyor.”

Kitabı Storytel’de dinlemek için: https://www.storytel.com/tr/tr/books/gökkuşağından-hikayeler-2004584

BABALAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

Ben bir baba değilim.
Anayım ben ana.
Kız olarak doğduğumdan beri, oyuncak bebeklerim elime verildiğinden, babamın prensesi olduğumdan, büyüyüp evlendiğimden, bazen de büyümeden evlendirildiğimden beri hep anne olmaya hazırladılar beni. Olamadımsa da eksik kaldığıma inandırdılar.
Peki ya erkekler. Onları da baba olmaya hazırladılar mı. Koruyan ve esirgeyen. İlla ki kollayan. Peki ya kimden. Keşke kendisinden. Babalık budur dediler. Olamadılarsa da benim gibi eksik kalmadılar. Buna inandırılmadılar. En fazla, soyları devam etsin diye kuma üstüne kuma ya da çocuk gelinler aldılar oğullarına.
Ama biliyor musunuz gerçek babalar da yaşıyor aramızda. Hiç bir şeye inandırılamamış. Önce insan olmayı başarmış babalar var. Yaşıyorlar. Çocuklarının sihirli dünyalarına adım atabilen, el gün için değil, çocuğu için, çocuğu ile birlikte yaşayan, onunla büyüyen erkekler var aramızda. Çocuğundan beslenen, hayatı çocuğuna öğretirken, bir yandan da birlikte yeniden öğrenen. Değişen. Dönüşen. Kuvvetlenen. Babalar var aramızda. Çocuğunun ruhuna, varoluşuna saygı duyan, sonra da bu ruhun sevgisi her nerede ve her kimde cisimleşiyorsa, ona da eyvallahı olan babalar var aramızda. Çocukları için kurdukları kendi hayallerinden vazgeçen babalar var, el alemi takmayan. Aramızdalar. Çocuğum kimi severse sevsin. Bana ne. Kime ne. Diyen babalar. Varlar. Aramızdalar.
Kimdir bu babalar.
Bu babalar LGBTİ+ çocuğu olan babalar. Gerçek babalar. Her türlü cinsiyet kimliğinin, ifadesinin ve cinsel yönelimin özgürce yaşanacağı bir gelecek için çocukları ile el ele yürüyen babalar. Çocuklarının tüm çocuklar gibi eşit haklara ve onurlara sahip olduğunu bilen babalar. Yere bakmayan, gökyüzüne bakan, gökkuşağına bakan babalar.
Çocuklarımızın babaları. Sevgili LGBTİ+ Babaları. Babalar Gününüz kutlu olsun. Bugüne özel hediyem şudur sizlere. Alın sloganımı benden. Taşıyın gururla.
‘’Lafı olan bana konuşsun. Babasıyım.’’

neşe

Destek Olun

LİSTAG olarak sürdürdüğümüz çalışmaların devam edebilmesi için sizlerin desteği büyük önem arz etmekte. Eğer bizleri maddi olarak desteklemek isterseniz, banka hesabımıza tek seferlik veya düzenli aylık bağış yapabilirsiniz. 

LEZBİYEN GEY BİSEKSÜEL TRANS ARTI BİREYLERİN AİLELERİ VE YAKINLARI DERNEĞİ

TL Hesap Bilgileri: 

Garanti Bankası / Cumhuriyet Cad. Subesi

IBAN TR95 0006 2000 7720 0006 2982 11

Desteğiniz için şimdiden teşekkür ederiz.


Not: Bizlere bağış gönderirken, açıklama kısmına sadece “BAĞIŞ” yazmanız yeterlidir.

Detaylı bilgi için: info@listag.org mail atabilirsiniz.

KAMPIN ARDINDAN…  

Uzun bir hazırlık sürecinden sonra, LİSTAG 21-23 Ocak tarihinde Polonezköy’de LİSTAG aileleri ile ikinci kez buluştu. 

Her şey daha önce gerçekleştirdiğimiz kamptaki gibi yine aynı sorularla başladı. LGBTİ+ ailelerine ve yakınlarına nasıl destek oluruz? Bu yolculukta nasıl birlikte hareket edebiliriz? Nasıl kalpten kalbe iletişim kurarız? Nasıl fayda sağlarız? Daha nice sorular…

LİSTAG olarak, pandemi süresince sanal ortamlarda aileler ile düzenli iletişim halinde olsak bile, artık yüz yüze görüşmenin zamanı geldi diye düşündük ve ikinci kampımızı gerçekleştirmek için kolları sıvadık. 

Uzun bir hazırlık sürecinden sonra, LİSTAG 21-23 Ocak tarihinde Polonezköy’de LİSTAG aileleri ile ikinci kez buluştu. 

Uzun bir hazırlık sürecinden sonra, LİSTAG 21-23 Ocak tarihinde Polonezköy’de LİSTAG aileleri ile ikinci kez buluştu.  Geçtiğimiz sene Eylül ayında gerçekleştirdiğimiz kampımız, suya attığımız ilk taştı. Bu sene gördük ki o taşın hareleri büyümüş ve bir çok yeni aileye ulaşmışız. Bu heyecanla, Türkiye’nin farklı şehirlerinden tam 58 kişi aynı duygularla toplandık Polonezköy’de. İsimler ve yüzler fark etse de, doğanın kalbinde, gündelik hayatın temposundan uzakta, LİSTAG ve LİSTAG aileleri olarak baş başa olmanın mutluluğu ile başladık, 2 günlük kamp serüvenimize. 

Öncelikle tanıştık, kendi güvenli alanımızı oluşturduk. İhtiyaçlarımızı belirledik, kampımızın kurallarını hep birlikte yazdık. Hepimiz heyecanlı ve bir o kadar meraklıydık, yaşayacaklarımız ve paylaşacaklarımıza dair. 

Kamp boyunca, LİSTAG olarak ailelere yönelik bir çok atölye düzenledik. Hem öğrettik, hem öğrendik. Yaptığımız çemberlerde deneyimlerimizi paylaştık. Oldukça ağladık ama bir o kadar da  kahkahalarla güldük. Ait hissettik. Birbirimizden farkımızın olmadığını, LGBTİ+ çocuklarımız ve yakınlarımız için aynı yolda yürüdüğümüzü yeniden deneyimledik.  Ailelerin ihtiyaçlarının, endişelerinin aynı olduğunu gördük. Bu kampta çok şifalandık, çok bilgilendik. Bir çok sorunun cevabını birlikte bulduk. 

Kamp boyunca, LİSTAG olarak ailelere yönelik bir çok atölye düzenledik.

Tanışmanın kaynaşmanın, anı paylaşmanın getirdiği birlik ve güven duygusu ile daha sıkı kenetlendik birbirimize. Almanın ve vermenin en güzel hallerine şahitlik ettik. Kalpten kalbe paylaşmanın, dönüştürücü, bütünleştirici etkisini yaşadık.

Ve hepimize kısa gelen kampımızın ardından, dayanışma ve birlik olmanın getirdiği coşku ile uğurladık ailelerimizi. Hepimiz huzurla ve güçlenmiş hissederek, döndük gündelik hayatlarımıza. Bakalım bir sonraki kampımızda, kimlerle oturacağız yeni çemberimize…

Bu kampı gerçekleştirmemizi sağlayan İstanbul İsveç Başkonsolosluğu’na destekleri için çok teşekkür ederiz.

Bizimle iletişime geçmek için buraya tıklayabilirsiniz.