
Benim için, birkaç sene önce, Türkiye’de ancak bir grup eşcinselin kutladığı bir gündü Onur Yürüyüşü…
Benim için, birkaç sene önce, Türkiye’de ancak bir grup eşcinselin kutladığı bir gündü Onur Yürüyüşü…
Birçok gey ve lezbiyen genç bu cümleyi kolay kolay kuramazken çocuklarının eşcinselliğini kabullenmekte zorlanmayan aileler de var. Ayça Örer, böyle bir aile ile görüştü. Anne Gülseren ve oğlu Can, hem kendi serüvenlerini hem elektroşok’a varan uygulamaları anlattılar.
Lambda Eşcinsel Aile Grubu’na nasıl dahil oldunuz?
Ben Gülseren. 54 yaşındayım. Lambdaİstanbul’da Semra anneyle tanıştıktan sonra böyle bir şeye ihtiyaç duyduk. Aile el kitabı hazırlanıyordu, biz de ona ufak katkılarda bulunduk. Sonra bize bir aile daha katıldı. Amacımız LGBTT (Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transseksüel) bireylerin ailelere açılmasından sonra ailelerin hislerini, deneyimlerini paylaşmak, onlara destek olmak. Çocuklarımızın mücadelesinde arkalarında olmak için çalışıyoruz. Haftada bir Amargi’de veya başka bir ailenin evinde oturup konuşuyoruz. Ayda bir yemek yapıyoruz çocuklarımızla, çocuklarımızın cinsel kimliğini bilen herhangi bir akrabasıyla biraraya geliyoruz. CETAD (Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği) Başkanı Nesrin Yetkin’le konuşup onlardan yardım istedik. Onlar da çok sıcak baktılar, gönüllü psikiyatristlerle birlikte ailelerle her ayın ilk perşembesi bir bilgilendirme toplantısı yapıyoruz. Her an yeni aileler katılıyor. Şu an otuza yaklaştık. Bu çok sevindirici. Bir de listag.wordpress.com diye bir blogumuz var. Lambda Eşcinsel Danışma Hattı (212) 244 57 62 ’den bize ulaşan aileler var.
İstanbul dışından aileler var mı?
Çok yeni. Mesela Almanya’dan ulaşanlar var. İngiltere’den var. İzmir, Ankara yok. Şimdiki hedefimiz bunu daha Türkiye çapında yaygınlaştırmak. Ankara’daki Homofobi Karşıtı Buluşmaya da gitti aileler.
Lambdaİstanbul’a Can’ın size açılmasından sonra mı ulaştınız?
Çocuğumun bir arkadaşının annesinin benimle tanışmak istemesiyle ulaştım. Bir kafede buluştuk, baktık ki aynı şeyleri konuşuyoruz, kalktık Lambdaİstanbul’a gittik. Bize sonradan katılan Eda anne bizi buldu. O bir trans annesi. Yardım istemek için geldi. Biz üç anne ve Lambdaİstanbul’dan gönüllü arkadaşlarla başladık. Geçen sene bir aile toplantısına davet edildik Floransa’ya. O bizim çok ufkumuzu açtı. Avrupa’da da ailelerin durumunun bizden farklı olmadığını gördük. Ayın 27’sinde Pera Müzesi’nde Aile Belgeseli’nin yönetmeni ve oyuncuları İtalya’dan gelecek, onlarla buluşma bizim için çok heyecanlı.
Çocuğu gelip “Ben eşcinselim” diyen bir aile ne yaşar?
Çocuğu açıldıktan sonra insan genelde önce bir şok yaşıyor. Sonra korku, “Başına bir şeyler gelir” kaygısı ve koruma eğilimi, ondan sonra bu konuda bilgilenme, sonra kabullenme. Bu süreçlerde insan çocuğuna yanlış davranabiliyor, kendini suçluyor, onu suçluyor. Bazı anne ve babalar “Biz nerede hata yaptık” diyorlar. “Çocuğum mu bir hata yaptı” diye de soruluyor. Anne baba birbirini suçlayabiliyor. Arkasından elâlem ne der, ailedeki diğer bireyler ne der, komşu ne der diye düşünmeye başlıyor. Toplum kadınla erkeğin evlenmesine, çocuk yapmasına alıştığı için, eşcinsel bireyler kötü diye düşünüyor. Ben “Nasıl destek olurum” diye düşündüm. Ama genelde böyle yaşanmıyor. Çocuk söyleyene kadar yok sayılıyor. Söyledikten sonra da yok sayılıyor.
Can’ın eşcinsel olduğunu öğrenene kadar toplumdaki dışlamanın farkında mıydınız?
Her zaman görüyordum, farkındaydım. Ben ve Can çok şanslıyız. Biz yaşamadık ama yaşayanlar çok. Mutlu bir çocukluk ve mutlu bir ergenlik yaşadı Can. Bir trans çocuğumuz vardı, ailesi okuldan almak zorunda kaldı. Aslında Can’da da Lise 1’de ufak çaplı bir şey olmuştu. O da onu çok dert etmedi.
Nasıl açıldı size?
Ergenlikte Can’da farklılıklar olduğundan daha emin oldum. Onun daha çok bilgisayara, telefona yöneldiğini hissettim. Bizle hiçbir şey paylaşmıyordu. Psikiyatriste gittik. Gittiğimiz psikiyatrist de, “Çok güzel bir çocuk yetiştirmişsiniz, özgüveni var, sosyal bir çocuk, yalnız maço özellikleri yok” dedi.
Can: Orada “Ben geyim, şöyleyim böyleyim” demedim. Aslında uzun zamandır farkındaydım ama orada söylemedim.
Gülseren: Biz doğru bir psikiyatriste gitmiştik. Piyasa cinsel eğitim almamış, homofobik psikiyatristlerle dolu. Son tanıştığımız bir ailenin çocuğuna elektro şoktan okunmuş suya kadar her şeyi yapmışlar. Çocuğun psikolojisi berbat olmuş. “Ailem benden utanıyor” diye düşünüyor. “Değişeceksin üzülme” demek bile yeterince üzücü.
Siz kabullenme sürecini nasıl yaşadınız?
Hemen kabullendim.
Can: Aslında annem bana açıldı. Ben bir gün onu Lambdaİstanbul’a çağırdım. Benim gidip geldiğimi biliyordu. Baktım annem gelmeye başlamış.
Türkiye’de erkek çocuğu sahibi olmak çoğu aile için çok önemli. Siz bundan etkilenmediniz mi?
Benim hiç öyle şeylerim olmadı. Toplumun dayattığı şeylerden kendim de hoşlanmam. Mesela evlenirken gelinlik giymedim. Sünnet töreni yapmadık. Gençken bir kadın haklarını savunurdum zaten. Biz çok istedik Can’ı. 33 yaşında anne oldum. Eşim dört sene kadar içeride kaldı, içeride evlendik. Geldikten sonra üç sene çocuk yapmadık, sonra çok istedik. Mutlu bir hamilelik geçirdim.
Hiç sarsıntı yaşamadınız mı?
Ben o açıdan kötü bir örneğim. Ama çoğu aile böyle değil. Bir annede çocuğunun asker olması, evlenmesi, erkek çocuk özlemi vardı. Bu konuda üzülen anne çok. “Nerede yanlış yaptım da benim oğlum böyle oldu” diye kendini suçlayan anne çok.
Dışarıdan bakılınca yaşadığınız ortam bir fanus gibi. Toplumda çok önyargıyla karşılaşıyorsunuz…
Ne kadar çok insan doğru bilgilenir ve bunu konuşursa o kadar iyi diye düşünüyorum. Almanya toplantısında tekerlekli sandalyeli bir anneyle tanıştım. “Ne kadar güzel çok şeyi halletmişsiniz” dedim, “Öyle demeyin 15 sene önce biz de böyle şeyler olacağını hayal edemezdik” dedi. Tekerlekli sandalyelere de düşsek, devam edeceğiz diye düşünüyorum. Annelerin yaşadığı en büyük kaygı “Hayatı nasıl olacak” kaygısı. Bir dolu ebeveyn çocuklarını okuldan aldı, akşam okullarına, açık liselere verdi. Aile grubumuzda bir çocuk gelmişti, en istediği okulda okuduğunu, iyi bir görevde olduğunu, eşcinselliğinin bilinmesi halinde bu işi kaybedeceğini söyledi. “Çok zor bir şey sürekli bir erkek muhabbetinin içinde olmak ama onunla yaşamak zorundayım” dedi.
Eşcinsel cinayetleri de çok yaşanıyor. Eşcinsellere yönelik şiddet korkutucu değil mi?
Can: 29 Mart seçimlerinden sonra Beyoğlu’nda karşıdan gelirken bir adam bana saldırdı.
Bir anda. Ermeni Lisesi’nin önünde. Dudaklarım patladı, dişlerim yerinden oynadı, sağ kürek kemiğim incindi. Şiddet yaşadım ama bunu homofobiye yormadım.
Gülseren: Beyoğlu’na çıkıyor, barlara gidiyor, korku hep oluyor. Bir de homofobi çok yaygın. Kendilerini korumalarını önermekten başka bir şey yapamıyorum.
“Sana kız mı yok” diyene “Zor beğenirim” diyorumAileye açılma sürecinde insan neler hissediyor?
Can: Annemin farkında olup olmadığını bilmiyordum. Lambdaİstanbul’a çağırdığım zaman geldi. Kenara çekip bambaşka bir şeymiş gibi söylememek gerektiğini düşünüyorum. Öyle söyleyince bambaşka bir şey algılanıyor. Bence her anne baba hissediyor ama illa çocuğundan duyması gerekiyor. Ama ben açılmadım anneme. Lambdaİstanbul’a gittikten sonra bir konuşma yaptık.
Ailelerin karşılaştığı baskılarla çocuklarınki farklı değil mi? Mesela okulda çocuklar çok acımasız şakalar yapabilir…
İllaki yaşadım ama dert etmedim. “Okul bitecek buradan kurtulacağım” diye düşündüm. Bir de sonuçta bir eşcinsel kendini gösterecek ne yapabilir? Travesti, transseksüel olmadıkça görünürlük olmuyor. Lise sonda bir arkadaşım olmuştu, onunla çok şey paylaşmıştık. Birbirimize direkt açılmamıştık ama anlamıştık. Birbirimize destek olduk o dönemde. Mahalledeki arkadaşlarım bile bilmezken o bilirdi. O bile çok büyük bir şeydi benim için.
Kendini kabul ettirme eğilimi kız arkadaş bulma gibi kaçışlar olmuyor mu?
Arkadaşım denemişti. Ailesi çok baskıcıydı. Psikiyatristlere götürdüler, hormon kullandılar. Tabii bir işe yaramadı. Üniversitede bir kız arkadaşım oldu ama ispat isteğiyle değildi. “Sana kız mı yok, doğru kadını görmedin, üzülme geçer, değişirsin zamanla, bu da bir dönem” diyenler oldu. Soranlara “Ben zor beğeniyorum” diyordum. Çünkü yüzde yüz gey, yüzde yüz lezbiyen, yüzde yüz heteroseksüelliğe inanmıyorum. Zaten biyolojik bir kadınla ilişkim olduktan sonra aslında hepsinin ne kadar birbirinin içinde olduğunu gördüm.
İlk aşk ne zaman?
17 yaşında. Ben o dönemin insanı çok beslediğine inanıyorum. Benimki uzun sürdü, üzüldüm ama sonrasını düşündüğüm zaman o olmasaydı çok daha çocuk kalabilirdim. Âşık olduğum insan da buna karşılık veren bir insandı, heteroseksüel birine âşık olmadım.
“Evcilik oynayan her erkek eşcinsel olmaz”LGBTT bireylerin hasta olduğunu düşünen görüş yaygın. Eşcinsel hakem tartışması da buradan çıktı. Siz nasıl cam duvarlarla karşılaşmadınız?
Karşılaşan çok aile var. O sorunlar daha ziyade travestiler, transseksüeller için geçerli. Burada en önemli şey ailenin çocuğuna sahip çıkması. Tanıdığımız bir trans annesi, o kendi ailesinin, çocukluğunun geçtiği mahallede oturuyor. Annesinin desteğiyle bir gün önce bakkalın, manavın önünden erkek geçen çocuk ertesi gün kız çocuğu olarak geçti. Ama anne o kadar sağlam durdu ki arkasında kabullenmek zorunda kaldılar. Babası hekim olduğu halde çocuğunu kabul etmedi.
Babalar bu çalışmanın neresinde?
Babalar daha zor kabulleniyor gibi ama bizim LİSTAG grubunda iki baba bir dede var. Hem de bir trans dedesi. Kızı ona durumu açıkladığında, “Tamam kızım” deyip destek veren bir dede. Babalar arasında eşinden önce fark edip ona destek olanlar var. Tabii ki daha azınlıkta.
Erkekler bu konuda kadınları suçlamıyor mu?
Tabii, tabii. O hepimizde yaşandı ilk başta. Biz de yaşadık çok hafif dozda olsa bile. Ama kadınların çocuklarının üzerine düşmesi çocuğun eşcinsel olması için yeterli neden değil. Yoksa babası ölen, çok kızkardeşle yaşayan çocuklar eşcinsel olurdu. Aynı yumurta ikizlerinden biri eşcinsel biri heteroseksüel olabilir. Bizim babamız da başlangıçta çok kısa olsa da, suçladı ve görmezlikten geldi, kabullenme sürecinde biraz yok sayma yaşandı. Can’la ilk konuştuğum zaman, “Benim konuşmama gerek yok” diye kaçamak bir yanıt verdi. Ama toplantılarımıza katılıyor. Evimize Can’ın bütün arkadaşları geliyor. Onun için özel olan insanlar da geliyor. Mesela Can çocukken arabalarla çok oynardı ama evcilik de oynardı. Çok sosyaldi. Taklidi çok severdi. O yüzden bana hiç garip gelmemişti çocuğumun evcilik oynaması.
Ailesinde şiddet görenler olmuyor mu?
Gelen aileler içinde kardeş tehdidi vardı. “Öldürürüm” diyordu. Polisti. Anne baba kabul etmiş, “Bu da bizim çocuğumuz” diyor fakat ağabey “Benim olduğum yere gelmeyecek” diye tehdit savuruyor. Bir de çocuk aileye “Ben eşcinselim” dediğinde “Demek kadın gibi olacak” düşüncesi kafalarında canlanıyor. Seks işçiliği yapacak, başına kötü şeyler gelecek diye düşünüyorlar.
Aileye açılmak çocuk için de travma yaratabilir. En son hakem meselesinde çocuk ailesinden önce Türkiye’ye açıldı.
Bence önce aileye açılmaları önemli. Bütün medyaya açılıp sonradan ailenin duymasından kötü bir şey olamaz. Önce yakınlarının duyması lazım.
“Çocuğunu ezdirmeyen köylü anneler var”
İnsanın “Keşke çocuğum eşcinsel olmasaydı” diye sorduğu olmuyor mu?
Çok var ama bizim LİSTAG grubu içindeki aileler genelde bunu halletti. CETAD’la yaptığımız aylık toplantılar çok anlamlı. Burada aileler cinselliği konuşuyor. Her türlü soruyu sorup, doğru bilgileri alıyorlar. Çünkü bazı ailelerde ilk his, kayıp hissi. Aslında biz anne babalar çocuklarımızı koruyalım derken, o sınırları aşıp onların özel alanlarına çok daha fazla giriyoruz. Özellikle açıldıktan sonra çocuklarımız daha tedirgin oluyoruz.
Sizin kabullenmeniz bu konuda sıradışı bir örnek değil mi? Bazı ailelerde erkeklerin yemek yapması bile mesele olabilir.
Bazı öyle anneler var ki köyde yaşıyor ama çocuğunun arkasında duruyor. “Çoğunuz gizli yapıyorsunuz bu işi, benim çocuğum o kadar dürüst ki bana söyledi” diyor. Annenin sevgisi çünkü koşulsuz bir sevgiye dayanıyor.
Taraf/AYÇA ÖRER – Istanbul – 07.06.2009
Çocuğunuz mu size açıldı yoksa siz mi konuşmak istediniz?
Oğlum 20 yaşına kadar söylememişti. Benimle konuşunca ben de eşime durumu anlattım. Bunun normal olduğunu, kimsenin suçlu olmadığını söyledim.
Kocanız kendini suçladı mı?
“Ben işlerimin yoğunluğundan dolayı onunla yeteri kadar vakit geçiremedim” diye düşündü uzun süre. Ama çabuk atlattık. O da ben de oğlumuzu hiçbir zaman hiçbir şeye zorlamadık. Çok huzurlu bir çocukluk yaşadı.
Bir eşcinsel annesi çocuğu ona açıldığında nasıl davranmalı?
Onu koşulsuz sevmeli. Toplumun baskısına çocuk sevgisini feda etmemeli.
Ahmet Yıldız vakasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Ben Ahmet’in kendi anne veya babasının onu öldürtebileceğine hiç inanmıyorum. Ama yakın çevresinden onun gay’liğini hazmedemeyip böyle bir girişimde bulunanlar olmuş olabilir.
Gönüllü olduğunuz Lambdaİstanbul Aile Grubunda sadece anneler mi var?
Hayır, az sayıda da olsa babalar da var. Bunun dışında gencin açıldığı başka yakını da toplantılarımıza katılabilir. Toplantılarımıza yakında psikologlar da katılacak. Çok güzel bir kaynaşma ve dayanışma oluyor
Gazeteci: Müge Celebi
Milliyet Gazetesi
27 Temmuz 2008, Pazar
Selma İ., Eda K. ve Gülseren Z. oğullarının eşcinsel olduğunu “kabul eden” üç anne.Çocuklarının “asıl” cinsel kimliklerini öğrendiklerinde önce şaşırmışlar, ne yapacaklarını bilememişler. Ama yine de onlara sımsıkı tutunmuşlar. Anlattıkları öyküler ise onların çocuklarına duyduğu koşulsuz sevginin belki de en iddialı ve yoruma açık olmayan kanıtı.İstanbul Valiliği’nin, eşcinsel sivil toplum girişimi Lambdaistanbul (LGBTT) Dayanışma Derneği hakkında “ahlaka, hukuka ve Türk aile yapısına uygun değildir” gerekçesiyle yaptığı şikayet sonucu açılan dava sonuçlandı. Ve derneğin 29 Mayıs’ta kapatılmasına karar verildi. Eşcinsel çocukları olan ebeveynler ise bu karar nedeniyle öfkeli. Çocuklarının “Ahlaka aykırı” ithamıyla yargılanmalarına karşılık, “Bizim çocuklarımız ahlaksız değil, onları yok sayamazsınız!” diyorlar.
İlk cımbızını ben aldım, tırnaklarını törpüledim
Eda K. eşinden ayrıldığında Özgür 2 yaşındaydı. Boşanmanın ailesi tarafından hoş karşılanmaması nedeniyle İstanbul’a, kendi deyimiyle “iki yün yatak iki çocukla” geldi. İki beyin ameliyatı geçirdikten sonra ölümden dönen anne Eda, eve geldikten sonra oğlunun aslında erkek olmadığını öğrendiğinde uzun bir süre kendine gelemedi. 2006 yılında ise Çapa Tıp Fakültesi’nden bir hekimin onayıyla bir erkek evladı öldü ve yerine kızı dünyaya geldi…
Çok ciddi iki beyin ameliyatı geçirerek eve döndükten sonra oğlum karşıma geçti ve “Anne benim ruhumla bedenim farklı” dedi. Hiçbir şey anlamadım. Ölümden döndüğüm için üzüntüsünü ifade etmeye çalışıyor sandım. Sonra oğlum daha açık konuştu: “Anne ben aslında kızım ama görüntüm erkek” dedi. Aklımdan geçen ilk şey ergenlik dönemi geçişini anlayamamış olmasıydı. Baktım olay ciddi, kendimi suçlamaya başladım. Babasıyla ayrıldığımız için böyle olduğunu düşündüm. 46 yaşında gay, lezbiyen, travesti nedir bilmezken bana ameliyat olmak istediğini söylediğinde doktor doktor gezdim. Ortalama 15 bin YTL para harcadım. Tek istediğim bir doktorun çıkıp “Tedavi edilir, panik yapmayın” demesiydi. En son Çapa Tıp Fakültesi’nde bu konuyla ilgilenen başhekim “Bu durumu kabul edin, çocuğunuz şizofren desem daha mı iyi!” diyerek çıkıştı. Hastanede ağlaya ağlaya erkek Özgür’ümü toprağa gömdüm, kızıma can vermek için güç topladım. Hâlâ oğlumun yasını tutuyorum, geceleri eski fotoğraflarını öpüp öpüp koynuma koyuyorum. Kızım bana diyor ki, “Anne ben kızım, tıpkı senin gibiyim.” Transseksüelliğin ahlaksızlık olduğunu düşünenler çok yanılıyor. Onlar ruhuna bedenini uydurmaya çalışıyor. Kızım tırnaklarını o kadar çok uzatıyor ki normalin dışına çıkıyor. Kaşlarını alıyor ama ip gibi… Halbuki o dışlanmaktan, itilmekten ürktüğü için normal bir kadın gibi görünmek istiyor. Tırnaklarını ilk önce ben uzattırdım, kendim törpüledim. Cımbızını koşa koşa gittim aldım. Yakın komşularım “Sen de ne meraklıymışsın” dedi, bilmiyorlar ki iki arada bir derede kalmamalı, neyin nasıl yapılacağını bilmiyor ki… Can çekişiyor, görüyorum!
Erkek arkadaşı travesti olduğunu öğrenince terk etti
Ben akşamları ona hanım kız nasıl olunacağını, kaşlarını çok ince almaması gerektiğini, tırnaklarını çok uzun yapmamasını anlatıyorum. Ama bana “Anne ben taş gibi kız olmak istiyorum” diyor. Saçlarını oksijenle açtı. Kızdım, saçlarına zarar verecek diye. Öyle abartıyor ki, ne yaptığının farkına varamıyor.
Lise son sınıfta okuldan alıp açık liseye verdim. Çünkü okulda ona zarar vermelerini istemedim. Eski kimliğini kaybetmeden önce dershaneye gidiyordu, gidip yönetimle konuştum. “Benim çocuğumun durumu budur, onu koruyup kollamanızı istiyorum” dedim. Çünkü lisedeki ergen çocuklar çok acımasız olur, biliyorum.
Şu son 20 güne kadar hiç problem yaşamadık. Bir erkek bizimkinden çok hoşlandığını söylemiş. Bizimkisi de evde lay lay dolaşmaya başladı, ama çocuğa her şeyi açıklamış. “Ben travestiyim, şu anda yasal süreç yaşıyorum, hormon tedavileri göreceğim, o yüzden arkadaş kalalım” demiş. Ertesi gün çocuk bütün dershaneye bu haberi yayıyor ve bununla dalga geçmeye başlıyorlar. “Yoruldum anne” diyerek bağıra bağıra ağladı, hâlâ odasından dışarı çıkmıyor.
Otobüse bindiğimiz zaman “Kızım bu tarafa gel” diye sesleniyorum, gözleri parlıyor. Ancak toplum eşcinselleri, transseksüelleri dışlamak için elinden geleni yapıyor. Oğlum yurtdışında eğitim görüyor, telefonda bana oralarda bu gibi durumların çok normal olduğunu söylüyor. O zaman evimizi mi taşımamız gerekiyor? Biz değil insanlar zihniyetini değiştirmeli. Özgür’ün cinselliği, kişiliği içinde minicik bir nokta sadece. Bir insanı cinsel kimliğine göre hiç kimse değerlendiremez.
Lambdaistanbul’dan danışma hattı
Lamda’nın kapatılma sebebi olarak gösterilen “ahlaka aykırılık” gerekçesini kabul etmeyen aileler, çocuklarının ahlaksız hiçbir şey yapmadıklarını söylüyor. “İnsanları kimliklerine göre ayırıp, kendilerince ahlaksız bulduklarını yok etmeye çalışmak ne demokrasi anlayışıdır ne de ahlaki bir davranıştır” diyen dernek üyeleri, Lambda İstanbul çatısı altında ailelere bir de kitapçık hazırlama telaşında. Ayrıca her gün 17.00-19.00 saatleri arasında aranabilen Lambdaistanbul Danışma Hattı olan (0212) 244 57 62 no’lu telefondan destek ve yardımlaşma hattı bile oluşturmuşlar.
13 yaşından beri biliyorduk ama bize altı ay önce söyledi
Anne babası doktor olan Tarkan, belki de birçok eşcinselden çok daha şanslı. Anne Gülseren Z. oğullarının çocuk yaşta farklı olduğunu anlamış ve bu duruma hazırlıklı olarak Tarkan’ı büyütmüşler. Tarkan’ı hiçbir zaman abartı maço dürtülerle büyütmediğini söyleyen anne, 13 yaşında oğlunun eşcinsel olduğundan emin olduğunu, ancak 6 ay önce konuştuklarını söylüyor. Tarkan şimdi 20 yaşında.
Tarkan iki yaşındayken kekemelik sorunu için psikoloğa götürdüm. Oğluma resim çizdirdiler. Resimde çıkan sonuç; babasıyla iletişiminin kopuk olduğuydu. Bu teşhisten sonra babasıyla daha fazla vakit geçirmesini sağlamaya çalıştım. Zaten düzenli ve sürekli bir arada olmayı seven bir aileyiz. Zaman geçtikçe oğlumun hareketlerinden, bir objeyi tutuşundan, yürüyüşünden bir şeyler seziyordum ancak üzerinde çok fazla durmamayı tercih ettik. Ben ve eşim eşcinsellik hakkında bilgi sahibiydik, yani bunun tedavisi olan bir hastalık olmadığını, doğuştan olduğunu biliyorduk. Dolayısıyla eğer oğlumuz eşcinselse, bunu kabul edip onu incitmemek bizim görevimizdi. Öyle de oldu.
Ergenlik döneminde sürekli bizimle vakit geçiren Tarkan, artık odasından çıkmaz oldu. Onunla konuşmaya çalıştım. “Bizden kopuk yaşıyorsun, belli ki bize söylemek istemiyorsun istersen seni psikoloğa götürelim. Paylaşmak istediğini doktorla konuş” dedim ve alıp götürdüm. Doktor hiçbir şeyi olmadığını, sadece çok naif ve duygusal bir çocuk olduğunu söyledi. Çocuğumuzu maço tavırlar içerisinde yetiştirmedik. Sünnet düğünleri yapmak ya da çıplak fotoğraflarını çekmek gibi erkeksi duyguları körüklemedik.
Sosyal ve çok sevilen bir çocuk. Artık oğlumun tüm davranışlarında bir erkekte olmayacak kadar naiflik olduğunu görmeye başladığımda, onun eşcinsel olduğuna kesin olarak inandık. Ama ne ben, ne de eşim oğlumuza bunu belli edecek bir şey söylemedik. Hep onun gelip bize açıklama yapmasını bekledik.
Tüm arkadaşları aklı başında üniversiteli çocuklar
Öğretim üyesi olan bir gay ile tanışma fırsatım olduğunda ona, “Oğlum gay, ancak bize bir şey söylemiyor, sizce biz sormalı mıyız” dedim. O da “Gerektiği zaman kendisi söyleyecektir” dedi. Artık 20 yaşında ve arkadaşları eve gidip geliyor. O sırada arkadaşlarıyla tanışıyorum. Hepsi üniversiteli, aklı başında çocuklar. Lambdaistanbul’dan arkadaşları geldiğinde, derneğin adı geçince ve ben de sohbetlere katılınca “Anne dernekte senin de yapabileceğin şeyler olabilir” dedi. Bu ilk defa kendisinin gay olduğunu ifade ettiği cümle oldu. Altı ay önce yaşanan bu konuşmadan sonra ben de ona, “Bunu istersen açıkça konuşalım, baban ve ben durumu biliyoruz ve senin yanındayız” dedim, hepsi bu. Henüz bir erkek arkadaşı olmadı ya da olduysa da bize söylemiyor, biz de sormuyoruz.
Oğlumu askere gönderme hevesim yarıda kaldı
Selda İ., 51 yaşında. Her anne gibi o da kendisini çocuklarıyla var eden bir kadın. Eşi emekli Albay, eşcinsel olan oğlu Mete 21, kızı ise 28 yaşında. Mete’nin “Ben eşcinselim” diyerek ailesine açılmasının ardından yaşadığı travmayı anlatan anne, “Keşke daha önce öğrenebilseydim, oğlum kendini bulana kadar yaşadığı sancıları hafifletebilirdim” diyor.
Yedi senedir oğlumun eşcinsel olduğunu biliyorum. Ben çocuklarımın üzerine çok düşen, onlarla var olan bir anneyim. Ergenlik döneminde odasına kapanan, sorularımıza kaçamak cevaplar veren bir çocuk olmuştu. Eşimle bir şeylerin normal olmadığını düşünmeye başladıktan sonra “Öyle mi acaba?” diye konuşurken bir türlü ismini koyamıyorduk. Ona nasıl sorabilirim diye içim içimi yedi. Ya korktuğum cevap gelirse, kafamda binlerce soru ve korkuyla bir an önce sorayım ve anlayayım diyordum. Mete okuldan geldiğinde aile toplantısı başladı. Eşimle konuşmalarımızı o yöne kaydırmaya başladık.
Önce cevap vermedi. Sonra inkar etti, bir süre sonra “Eğer öyleysem ne olur, çok üzülür müsün anne” diye sorunca… Uzun süren sancılı saatlerden sonra “Evet, anne ben eşcinselim, erkeklerden hoşlanıyorum” dedi. Mete açıkladıktan sonra rahatladı ama biz ne yapacağımızı bilemedik. İlk anda, ‘Biz onu çok iyi yetiştirdik, neden bu benim başıma geldi’ gibi sorular sorarak önce kendimi, sonra çevreyi, sonra eşimi suçlamaya başladım. Sonra kimsenin suçlu olmadığını anladım. Terapiye gitmemiz gerektiğini söylediğimde Mete bir telefon numarası getirdi ve bana verdi. Demek ki daha önceden bize açıklamak istedi ya da kendisi gidip yardım almak istemişti. İki yıl aile terapilerine gittik.
Daha yeni yeni kabuğumuzdan çıkıyoruz
Bu yeni durumla nasıl başa çıkabileceğimizi, nasıl davranmamız gerektiğini öğrenmemiz gerekiyordu. Çocuklarım olmadan bir hayat düşünemeyen, onlarsız karanlıkta olan bir anne olduğumdan, model olarak iyi bir anne olmanın, çocuklara sıkı sıkıya yapışmanın ve bağımlılık olduğunu düşünüyordum. Ben birey olamamışım ki onlara birey özgürlüğü tanıyarak büyütebileyim.
Terapiler sırasında doğru bildiğim her şeyin yanlış olduğunu öğrendim. Oğlumla ilgili düğün planlarım, askerlik gibi tüm hayallerim başıma yıkıldı. Çevremizden onun eşcinsel olduğunu sakladık. Daha yeni yeni kabuğumuzdan çıkıyoruz. Bir çocuğumu kaybetmiştim, başka bir çocuğu kazanmaya çalışıyordum. Mete’nin hayatı nasıl algıladığını, sosyal çevresini merak edip ona ulaşma ve onu anlama çabalarım hep devam ediyor. Yıllardır onu çok iyi tanıdığımı sanıyordum, meğerse hiç tanımıyormuşum.
Şimdi ailemizden giden tek şey çocuklarımıza yüklediğimiz anlamlar oldu. Toplumun bize yüklediği dayatmalar varmış meğerse. Bunlar yıkılınca toparlanmamız için gereken tek bir şey kaldı geriye: Sevgi. Evladım böyle hissediyorsa doğru olan budur. Mete ilk erkek arkadaşını eve getirip bizimle tanıştırdığında, kafanızdaki önyargılar yüklenen anlamlar kalktığında kızımın erkek arkadaşını eve davet etmesi arasında hiçbir fark göremedim. Ancak bu seviyeye gelebilmek için çok karanlık günler geçirdik.
Sivil topluma saygı savunulmalıdır
İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye’de lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel ve travestileri savunan bir derneği kapatma kararının, demokratik haklara ve örgütlenme özgürlüğüne karşı resmi baskının tehdit oluşturduğunu gösterdiğini bildiriyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü raportörü Emma Sinclair; “Türk yetkilileri, sivil toplum örgütlerini tacize müstahak kuruluşlar olarak mı, yoksa özgür bir toplumun vazgeçilmez unsurları olarak mı gördüğüne karar vermelidir” diyor ve ekliyor: “Hoşgörünün ve sivil topluma saygının Türk hükümeti tarafından savunulması ve desteklenmesi hayati önem taşımaktadır.”
Eda K., iki ay önce yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor: “Lambdaistanbul’u keşfettiğimde hemen bilgi almak istedim. Derneğe adımımı atar atmaz polis baskını oldu ve herkesin kimlikleri toplandı. Baskının nedeni olarak derneğin fuhuşu teşvik ettiği iddia edildi. Ben bir anne olarak bunu savunan herkesin saçmaladığnı düşünüyorum.”
08.06.2008
Haber: ZEYNEP BAKIR
VATAN PAZAR – 08.06.2008
http://pazarvatan.gazetevatan.com/haberdetay.asp?hkat=1&hid=12603
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.