Biliyor musunuz, ben bir solağım. Hem de KENDİMİ BİLDİM BİLELİ. En başta ailem, sonra da irfan ve bilgi yuvam olması gereken okulum ve öğretmenim beni değiştirmeye çalıştılar. Halbuki kendimi güvende hissettiğim, sevgi ve şefkatle sarılıp sarmalandığım, HER HALİMLE, OLDUĞUM GİBİ KOŞULSUZ KABULLENİLDİĞİM bir yuvaya ne kadar da çok ihtiyacım vardı. İsterdim ki ELALEM NE DERSE DESİN ailem yanımda olsun, beni olmak istemediğim bir şeye dönüştürmeye kalkışmasın.
Niye mi. Çünkü solaklık doğuştan gelmedir. VAROLUŞSALDIR. DEĞİŞTİRİLEMEZ. Sizce solaklık TERCİH EDİLEN bir şey olsaydı, ben bu zulmü seçer miydim. BENİM BEYANIM ESAS değil midir.
“Biz LGBTİ+ ebeveynleri Zümrüdü Anka kuşu gibi küllerimizden yeniden doğar, kendimizi yeniler, dönüşür ve korkmaktan korkmayacak kadar korkusuz oluruz.”
Solaklar tercih edebilmiş olsalardı, eminim sağ ellerini seve seve kullanırlardı. Solakların kalemlerden, sağ kolçaklı masalardan, ev aletlerinden, müzik enstrumanlarından, makaslardan, bilhassa konserve açacaklarından neler çektiğini siz nereden bileceksiniz ki. Hele o cezveler yok mu, ah o cezveler. Neyse ki imdadımıza teknoloji yetişti de elektrikli olanları çıktı.
Eski zamanlarda solaklık, kötülüğün ve şanssızlığın simgesi haline gelmiş, solaklar her türlü ayrımcılığa maruz bırakılmışlar.
Eskiyi bilmem ama şu sıralar dünyanın yüzde doksanı sağlaklardan oluşuyor. Sadece yüzde onumuz solağız. Egemenler her zaman için SOSYAL STATÜLERİNİ koruma uğruna FARKLI OLANDAN korkmuşlar, KONFOR ALANLARI’nı terk etmeyi akıllarına bile getirmemişler, dünyayı solaklar için yaşanılası bir yer haline getirmekten kaçınmışlar, birlikte hareket etmişler, bizleri yok saymışlar.
Bütün bunları size niye mi anlatıyorum.
Çünkü biliyorum ki bize anlatılan öyküleri hafızamızdaki anılar ile birleştirdiğimiz zaman daha rahat hatırlıyoruz, kabulleniyoruz. Herkesçe bilinen, yaşanmış hikayelerininsanları daha çabuk harekete geçirme potansiyelleri var. İnsanları etkileme, ilgilerini çekme, öğretme ve ilham verme güçleri var.
Hikayemizin konusu solaklık. Ama konu ya LGBTİ+ çocuklar ve aileler olsaydı. Yine bu kadar hızlı ve seri, anılarınız ile birleştirebilir miydiniz. Solaklık kadar empati duymaya hazır olabilir miydiniz.
Biliyorum sizlere sorsam çoğunuz homofobik/transfobik olmadığınızı iddia edeceksiniz. Ancak ateş düştüğü yeri yakarmış. Uzaktan bakan çoğu insan için LGBTİ+ ailesi olmak olmak bir yıkım, bir acı. LGBTİ+ çocuğu olan aileleri bu acı yakar kavurur ve bu acıyı ancak yaşayan bilir. Başkalarının ise bu acıya üzülmesi geçicidir. Ancak bizim bakış açımızla o ateş evet yakar, evet kavurur ve hatta yaşayanı küle döndürürür. Ancak biz LGBTİ+ ebeveynleri Zümrüdü Anka kuşu gibi küllerimizden yeniden doğar, kendimizi yeniler, dönüşür ve korkmaktan korkmayacak kadar korkusuz oluruz.
Ortaçağda biz solakları cadı kontenjanından yakmışlıkları var. LGBTİ+’lara uygulanan cadı avının bitmesi için ise daha kaç çağ atlanması gerekiyor, sorarım size.
Konumuza dönecek olursak, benim solak hakları için mücadelem aslında tüm İNSAN HAKLARI içindir. Bugün solaklara çektirilen zulmün yarın için başkalarına çektirilmeyeceği ne malum.
O yüzden diyorum ki solak hakları, İNSAN HAKLARIDIR. Her türlü ayrımcılığa, ötekileştirmeye, nefret söylemlerine ve bazı sağlaklara inat, YAŞASIN HAYAT.
neşe
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.